İtalya’da yapılan genel seçimlerdeki sağ ittifakın ve Mussolini lehinde görüşleri ile ülkemizde gündem olan Giorgia Meloni’nin zaferini Siyaset İletişimcisi Federico Burlando ile konuştuk.

Haziran 2023 genel seçimleri öncesi Türkiye ve İtalya’nın siyasi iklimlerinin benzerlikleri neler? İtalya seçimlerinin öncesine ve sonuçlarına bakarak Türkiye seçimleri hakkında neleri öngörebiliriz?

  • Sizce İtalya seçimlerinde aşırı sağcı Meloni’nin zaferinin ana sebepleri neler?

Bu sorunun cevabı neye "zafer" dediğimize göre değişkenlik gösterir. Sağ için, bu kesinlikle tarihin en büyük seçim zaferi değil. Örneğin Berlusconi'nin partileri 2000'li yılların başına kadar Hristiyan demokrat - merkez sağ bir parti olarak kabul edilirdi. Bu hareket 1946’dan günümüze, tek başına %51 oy almayı başararak "zafer" kelimesinin altını doldurabilen tek örnek. 

İtalyanlar esasen hiçbir zaman çoğulcu demokrasiyi benimseyerek oy kullanmadılar. En azından bu saiklerle oy veren insanların azınlıkta kaldıklarını söyleyebiliriz.

İtalya’daki seçim yasasının altını çizmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü seçim yasası sandalyelerin üçte ikisini partilerin aldığı oy oranında ve üçte birini de en çok seçim öncesi kurulan ittifak içindeki partilere oy oranlarına göre dağıtır. İtalya’da merkez sağ ittifakı var diyemeyiz. Sağ ittifakın içinde yer alan partiler merkez sağa nazaran, aşırı sağa eğilimli partilerden oluşuyor. Millet Meclisi'nde 400 sandalyeden 230’u ve Senato'da 200 sandalyeden 118 sandalye, yani toplam 600 sandalyeden 350’si seçimde bu ittifakın partilerine gitti. Meloni, %44 ittifak oyu ile tüm ülkeyi yönetmeye hazırlanıyor. 

Meloni'nin zaferi büyük ve net, ancak koalisyonları ödüllendiren bir seçim yasası olmasaydı, onu hükümetin başında görmemiz çok da mümkün görünmüyordu. Örneğin merkez sol koalisyon toplamda %25.5, tam bir merkez partisi olan 5 Yıldız Hareketi ise %15.5 oranında oy aldı. Demokrat Parti (İtalya’nın CHP’si), Sol İttifak ve 5 Yıldız Hareketi bir araya gelselerdi belki yüzdesel olarak daha az oy alırlardı. Ancak yukarıda anlattığım ittifakların öncelendiği bu sistemde daha az oy alarak daha fazla sandalyeye sahip olabilirlerdi. Hatta ittifaka küçük AB yanlısı partileri de katabilselerdi, çoğunluğu ele geçirip seçimi kazanabilirlerdi.

Meloni’nin seçim başarısının yukarıda anlattığım teknik sebeplerinin yanı sıra elbette sosyolojik de birçok sebebi var. Biraz da onlardan bahsedelim:

Meloni'nin kazanmasının birden fazla nedeni var. Kazanmasının ana sebebi elverişli seçim yasasıydı. Burada anlaştık. Bunun dışında dört yıldır çok sabırlı ve atak yapmak için doğru anı kollayan bir politika izledi. İtalyanlar iktidar değiştirmeyi sever. 10 yıldır her seçimde iktidar bloğuna oy verenlerin %20'si sistematik olarak bir sonraki seçimlerde muhalefet partilerine oy veriyor. Partiler ve parti politikaları her geçen sene zayıflarken, liderler giderek daha çok ön plana çıkıyor. İtalya’da siyasete karşı giderek yaygınlaşan bir güvensizlik duygusu var. 

Biz İtalyan Kardeşler’e, Demokrat Parti’ye, Beş Yıldız Hareketi’ne değil; Meloni, Letta, Salvini, Conte ve Calenda gibi liderlere oy veriyoruz. Bu bağlamda cesareti kırılan, güven veremeyen veya iktidarları döneminde yıpranan liderlerin başını çektiği partiler hep kaybetti. Bu sayede bir önceki seçimlerde sadece %4,5 oy alan Meloni ve İtalyan Kardeşler Partisi bu seçimde ipi göğüsledi. Aynı kural sağ ittifakın içinde de etkili oldu. Berlosconi, Salvini gibi sağ seçmeni memnun edemeyen liderler sağ ittifakın içinde oldukları için seçimi kazanmış gibi görünseler de ittifakın içinde kazanan yine Meloni oldu. Bunun bir diğer sebebi de İtalya'nın giderek daha popülist bir ülke haline gelmesi ve tüm popülist liderlerin arasında denenmemiş son kişinin Meloni olmasıydı.

  • Sağ İttifak’ın dışında kalan partiler stratejilerini belirlerken ne gibi hatalar yaptılar?

Diğer partilerin seçim stratejisi ve koalisyonlarla ilgili olarak bir önceki soruda neyi yanlış yaptıklarını zaten anlattım. Şimdi biraz muhalefetin lokomotif partisi Demokrat Parti’nin yaşadığı sorunları dile getireyim: 

Demokrat Parti 10 yıldır kendisini arıyor. Kendi kemik seçmeni için artık yeterince solcu değil. Birçok ılımlı merkez seçmen için ise yeterince ilerici değil. Kısacası Demokrat Parti kimseyi tam olarak memnun edemeyen, ne dediği net olmayan, her şeyden biraz bir partiye dönüştü. Seçmenlerinde yarattığı güvensizlik sebebi ile "ehveni şer" bir seçenek olarak görülmeye başlandı.

Beş Yıldız Hareketi ise kendisini sağda konumlamayan ancak yıllar içinde sağı en çok güçlendiren parti oldu. Seçmenlerini kendisine devşirebileceğini düşündüğü Demokrat Parti’ye sistematik olarak savaş açtı, otoritesini baltaladı. Salvini (Ayrılıkçı-Irkçı Parti Lideri) ile hükümetteyken sağa çok fazla oy verdi. Ardından teknokrat başbakan Draghi ile kriz başlatarak Demokrat Parti ile seçim ittifakını çok zorlaştırdı. 

Beklendiği gibi 2013'te verdikleri pek çok sözü tutamadılar. Tuttuklarında da hayal kırıklığına uğradılar, birçok parti ilkesine ihanet ettiler. İtalya'da iktidara gelenler genelde, iktidarlarının sonsuza kadar süreceği yanılgısına kapılarak kendilerini yakarlar. Tüm bu yaşananlara rağmen seçim açısından çok başarılı olduklarını söyleyebiliriz. Çünkü anketlerde %10'a ulaşmama riski ciddi ciddi göze çarpıyordu. Tahminim Meloni iktidarından korkan bir kısım seçmen yine Beş Yıldız Hareketi’ne oy verdi ve %15 oy aldılar. Ancak bu bir Pirus zaferidir. Bu kötü gidişten bir ders çıkarıp artık kendilerini yeni solun lokomotifi olarak konumlandırmalılar. Kuzey'de, yani İtalya’nın en zengin, en popüler, en okumuş bölgesinden hiç oy alamıyorlar.

  • İtalya halkı, seçim sonrası İtalya dışındaki otoritelerce yorumlandığı gibi gerçekten daha milliyetçi ve/veya ırkçı bir çizgiye mi kayıyor?

İtalya'da sağın, bir önceki seçimlerde özellikle Salvini'nin sert seçim propagandasıyla ortaya çıkan gizli bir ırkçılık vardı. Seçmen daha "ırkçı" olmadı ancak hayal ettiğinden daha ırkçı bir altyapıya sahip olduğunu keşfetti. 

Avrupa Birliği'ne de büyük bir güvensizlik var. Bu duygular özellikle taşrada, varoşlarda, kültürel ve ekonomik olarak en geri bölgelerde yaygın. Daha modern ve kentsel İtalya ise tam tersi yönde ilerliyor. Ancak, İtalyanların son yıllarda parti liderlerinden bıktığına inanıyorum. Draghi'nin çok yüksek bir destek yüzdesi vardı ve Renzi de 2014'te geniş ve çapraz bir desteğe sahipti. Sonuçta İtalya, Ukrayna'ya maddi destek, göçmenlerin kabul edilmeleri, Hristiyan muhafazakar-seküler çatışmaları konularında bölünmüş durumda. Ancak AB'den ve Euro bölgesinden ayrılmak isteyen çok fazla kişi yok. AB kendi kendine çökmezse -ki muhtemelen çökmez- İtalya'nın geleceğinde gençleşme var. 

Belki bu çok yavaş olacak ama zaten yüksek olan cehalet ve ırkçılık seviyeleri bu zaman diliminde daha da fazla yükselmeyecek. Ve zamanla, uzun bir süre sonra, yeni nesillerin gelişmesiyle giderek Avrupa yanlısı ve çok kültürlü bir İtalya kendini gösterecektir. Zaten 18-24 yaş grubundaki seçmen bu seçimde AB yanlısı partilere çok büyük oranda destek vererek gelecekte neler olacağının işaretlerini vermeye başladı.

  • Sizce Meloni, kendisini zafere taşıyan uç ve populist söylemlerin arkasında durarak İtalya’yı çok farklı bir pozisyona taşıyabilir mi?

Bunu tahmin etmek çok zor, çünkü İtalya teorik olarak hiçbir zaman seçim sonuçları ile doğru orantılı güç dengelerine sahip bir parlamentoya tanık olmadı. Meloni daha bugünden ittifak ortağı Salvini ile tartışmaya başladı. Hoş, ittifak kurulmadan önce de sürekli birbirlerinin tabanından oy alabilmek için tartışıyorlardı. Ekonomide zaten bir önceki teknokrat başbakan Draghi'nin politikalarıyla devam edilecek. 

Her şey bir yana, İtalya’da sağ seçmenlerin çoğu, her şeyden önce eşcinsellerin evlenip çocuk evlat edinmemesini umursar. Ve buna karşı çıkanların çoğu ise özellikle Avrupa'dan ayrılmamak ve belki de nükleer enerji yatırımları yapmak ile ilgileniyor. Tahmin edebileceğinizden çok daha fazla etki noktası var ve bunlar statükoyu devam ettiriyor. İtalya, "Leopard" romanının / filminin ülkesidir. Ve bu romandan günümüze uyarlayabileceğimiz en sembolik alıntı şu olabilir: "Her şeyi olduğu gibi kalsın diye her şeyi değiştirmeliyiz". 

Ve en nihayetinde Meloni ilericilerin değil, muhafazakarların lideri: Zamanında Berlusconi’nin bile deviremediği statükoyu Meloni en fazla yerinden biraz kıpırdatabilir.