Bornova'dan aşina olduğumuz Pinti grubunun solisti Serkan Yıldız ile İzmir'in eğlence hayatını, pandemi dönemini ve sektörün güncel dertlerini konuştuk.
İzmir’in eğlence hayatı deyince, hemen akıllara gelen bazı müzisyenler ve müzik grupları vardır.
Özellikle öğrenciliği Bornova’da geçenler ve Bornova’da sosyalleşen İzmirliler açısından bu gruplardan biri; Pinti.
İzmir’de ve çevre illerinde birçok mekan ve festivalde sahne alsalar da Bornova vurgusu yapma sebebim; hem öğrencilik dönemimde kendilerini sürekli Bornova’da dinlemiş olmam hem de Merlin Pub’ta 10 yıldır bilfiil sahne alıyor olmaları…
İzmir’in eğlence hayatını nasıl buluyor? Festivaller iptal ediliyor, konserler iptal ediliyor, müzik yasağında saat sınırlaması uygulaması devam ediyor. Bir müzisyen Ankara’da katledildi, Onur Şener cinayetiyle ilgili neler düşünüyor? Kendisinin başına neler geliyor?
“Her an, her gece bununla yaşıyoruz. Güvencemiz yok, güvenliğimiz hiç yok. Kapıdaki adamın cebine para, garsona para, en pahalı içkiyi de açtırdın mı mekanın sahibi oluyorsunuz. Hele bir de makam sahibiysen…” diyor Pinti grubunun solisti Serkan Yıldız.
İzmir Marşı söylemesini isteyen bir dinleyiciye, “Sarhoş mezesi yapmayalım marşımızı” dedi diye vatan haini ilan edildiğini anlatıyor.
Serkan Yıldız ile sohbetimiz sizlerle...
- Sizi tanıyabilir miyiz? Ne zamandır sahne alıyorsunuz? Hep Pinti ile miydiniz? Başka iş yapıyor musunuz?
Marmara Üniversitesi Batı Müziği terk, Ege Üniversitesi Elektrik mezunuyum. Yaklaşık 20 yıldır İzmir’in çeşitli barlarında, kültür sanat festivallerinde sahne almaktayım. Buradan da yaşım ortaya çıkıyor gibi. İlk üniversite yıllarında kurmuş olduğumuz Man-A-Man grubu ile başladık sahne almaya. Pinti olarak 12. yılımız… Müziğin dışında, kanser araştırma cihazları üzerine çalışıyorum o da yaklaşık 12 yıldan beri devam etmekte.
- Pinti ne zaman ve nasıl kuruldu? Nerelerde sahne aldınız/alıyorsunuz?
Pinti 12 yıl önce aynı dönemin müzisyen arkadaşları ile kuruldu. Bir gün iş geldi, hepimiz de farklı gruplarda zaman zaman sahne alıyorduk. O dönem askerden de yeni gelmiştim. Kim boştaysa aradım, ‘gelin sahne var’ dedim. ‘No Name’ (ismimiz yoktu) olarak ilk sahnemizi aldık. O gece trajikomik bir durum yaşadık. O gece; sağ olsunlar duyan herkes mekandaydı, inanılmaz bir kalabalık kitle vardı, Muğlalı çok sevdiğimiz bass gitaristimiz alkolü fazla kaçırınca, mekan işletmesi ile alkol ve para konusunda tartışmaya başlamış. Biz de apar topar tartışmaya dahil olduk ve o gece kovulduk. (Gülüyor) Tam bardan ayrılırken neden tartışma çıkarttığının asıl sebebini öğrendik. (Kendisinin izni olmadan konuyu paylaşmanın doğru olmayacağını söylediği için konuyu sizlerle paylaşamıyoruz.) Bunu mekan işletmesine anlatınca bir anda yelkenler suya indi ve “Lan ne Pinti adammışsın, eğer grubun adını Pinti koyarsanız sizi alacağım tekrar dedi” ve o gün bugündür grubun adı PİNTİ. Şu anda sabit programlarımız kalemiz dediğimiz Bornova’da Merlin Pub sahnesinde. 10. yılımız… Çarşamba ve cumartesileri Merlin, pazartesi günleri Hilltown Sir Winston, salı günleri That’s 317 Myvia 414 sahnesindeyiz.
ÇALDIĞIMIZ REPERTUARI HİÇBİR YERDE DİNLEMİYORUM
- İzmir’in eğlence hayatını nasıl buluyorsunuz? Hem seyirci/kitle hem mekanlar/patronlar hem de müzisyenler açısından değerlendirebilir misiniz?
İzmir’in eğlence hayatı bana son zamanlarda, 6-7 yıldan beri desem daha iyi olacak, çok enteresan geliyor açıkçası. Kendi adıma söylüyorum bunu; hiçbir şekilde beğenmiyorum. Kimsenin kendine ait bir tarzı, zevki yokmuş gibi geliyor. Nereye gitsek canlı müzik adına, 10 tane mekan gezin 10 grup da aynı şarkıları çalıyor, söylüyor. Tarz deseniz toplasak 3-5 grupta farklıdır. 20-25 grup arasında en fazla 5 grup. Keşke eskisi gibi her grup özgürce kendi sevdikleri cover şarkıları çalsaydı. Saygı diye bir şey kalmadığını son 3-4 yılda görüyoruz. Çok basit bir şey söyleyeyim; ben şu anda çalmış olduğumuz repertuarı, tarzı arabamda, evimde hiçbir yerde dinlemiyorum. Kitle için ve mekan sahipleri için bir yorum yapmak istemiyorum.
PANDEMİ DÖNEMİNDE EZİLMEYE, MUHTAÇ KALMAYA, MUHTAÇ BIRAKILDIK
- Kuşkusuz pandemi döneminden en çok etkilenen sektörlerin başında eğlence sektörü geldi... Neler yaşadınız o süreçte?
Pandemi süresince tabii ki en çok etkilenen sektör olduk. İşte burada hiçbir destek göremedik. Sadece müzikten para kazanan arkadaşlarım inanılmaz zorluklar çekti. Enstrümanlarını satan dostlarımız oldu, aralarında aile geçindirenler çok sayıda zorluk çektiler. Bir çoğu da hala borç ödüyor. Maalesef başka ülkelere baktığımızda devletten güzel destek alanlar oldu. Biz de her zamanki gibi ezilmeye, muhtaç kalmaya, muhtaç bırakıldık… Hangi konuda başarılılar ki diye de eklemek istiyorum. Ben bu süreçte şanslı olan müzisyenlerdenim ekstra bir mesleğim var diye. Ama medikal sektöründe bile çalkalanmalar oldu. Ayrıca pandemi öncesi bir işletmeye ortak olmuştum işte en kötüsü de o oldu. Benim gibi birçok esnaf arkadaşımız perişan haldelerdi. Dükkanı devredenler, bankalara borçlananlar, evini satanlar, arabasını satanlar… Kimse toparlanmış değil. Son zamanlardaki zam üstüne zamlar da esnafı ve bizleri zor durumda bakmaya devam ediyor. Nereye kadar böyle gidecek inanın bilmiyorum, çok üzücü, acınacak bir ülke haline geldik, yazık.
- Yıllardır müzik ve eğlence sektöründesiniz... Festivaller iptal ediliyor, konserler iptal ediliyor... Müzik yasağında saat sınırlaması uygulaması devam ediyor. Neler söylersiniz...
Festival iptal etmek nedir ben bunu hala çözemedim. Şaka gibi geliyor. Bahaneler çok saçma ve komik. Hükümetin tamamen kuklaları haline geldik. Pek bu konulara girmek istemiyorum çünkü çok sinirliyim. Ağzımdan çıkanlar pek hoş olmayacak, o yüzden affedin. Birkaç kelime ile kapatalım bu konuyu. Saat yasağı sınırlandırması mekan işletmelerini aslında çok daha fazla etkiliyor. Tabii ki bu da biz müzisyenlere yansıyor. Az önce de dediğim gibi kukla olmaya devam ediyoruz. Adamlar kültüre, sanata, özgürlüğe, hür olmamıza karşılar. Dünyada ne güzellikler varsa her şeye karşılar. Ama bu düzen böyle gitmez herkes biliyor birçok kişi de korkusundan susuyor. Korkarak ne kadar böyle devam ederler onu da bilmiyorum.
HER AN, HER GECE BUNUNLA YAŞIYORUZ
- Onur Şener cinayeti… Neler söylersiniz?
Duygu düşünce diye bir şey bırakmadılar ki… Artık üretmekten çekinir hale geldik. Dayatma şekli ile her şeyin yürüdüğü bir toplumuz artık. Bu şimdiye kadar duyduğunuz nadir vakalardan biri. Yıllardır başımıza gelen olayların sonu gelmiyor. Bu ne ilk ne de son. Bu gece başımıza gelmez diye bir şey yok. Her an, her gece bununla yaşıyoruz. Güvencemiz yok, güvenliğimiz hiç yok. Kapıdaki adamın cebine para, garsona para, en pahalı içkiyi de açtırdın mı mekanın sahibi oluyorsunuz. Hele bir de makam sahibiysen… Cinayeti işleyenler ne olacak? Hiç. Boşu boşuna düşünmemize gerek yok. Ellerini kollarını sallaya sallaya dolaşacaklar. Ufacık bir ceza verilir gibi hava yaratılacak hoop sonra dışarda. Allah geride kalanlarına sabır versin, mekanı cennet olsun demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.
İZMİR MARŞI SÖYLEMEDİĞİM İÇİN VATAN HAİNİ OLDUM
- Sahnede, öncesinde veya sonrasında siz neler yaşadınız, yaşıyorsunuz?
Ben başıma gelenleri anlatmaya kalksam gerçekten sayfalara sığmaz. En son başıma gelen bir olayı anlatayım. İstek parçasını iki kere çaldıran bir müşteri, başka bir isteğini, olmadığı için çalamadık. Gece sonunda bana ana avrat söverek, hakaretler ederek mekandan çıktı. Ben de güvenliğe sadece “Beni ne biçim adamlarla muhatap ettiriyorsunuz” dedim. Silahla mekanı basacaklarını, beni evimden alacaklarını söyleyip tehditler ettiler. Araya giren kişilerce sakinleştirildiler. Bu sadece ufak bir örnek diyeyim size. Normal bir sağlık güvencemiz yok, güvenliğimiz yüzde 25 seviyesinde. Söylediğim gibi ilk değil son da olmayacak.
Bir keresinde de Aydın’da Rus kadınlarla gelen bir adam ‘İzmir Marşı çalsana’ dedi ters bir şekilde. Ben de ‘Sarhoş mezesi yapmayalım marşımızı’ dedim. ‘Çalsana oğlum’ dedi. ‘Kusura bakmayın ben inince arkadaşlar bilgisayardan çalar’ dedim. ‘Yavşak, vatan hainisin sen’ dedi. Küfürler, hakaretler… Daha neler neler… Her yerde bu şekilde karşımıza çıkıyor maalesef.
Tekrar tekrar söylemek istiyorum; bir müzisyeni sanat icra ettiği için dinlemeye gidersiniz. Elbette sevdiğin şarkıları duymak istersin ama bu istekleri müzisyen bilmek zorunda değil, bu şarkıları çalmak zorunda değil, her bir müzisyenin, her grubun tarzı ve müzik anlayışı vardır, buna saygı duymak zorundasınız. Saygı yoksa lütfen uzaklaşın…