Tiyatro Karyola'dan Ömer Varol Martı ve Günce Sanat Tiyatrosu'ndan Kadir Deniz ile ortak projeleri "Çatımızda Kalsın" adlı doğaçlama tiyatro oyununu konuştuk.
"İzmir’de bir apartmanın çatısında tiyatro yapıyorlar" dediğinde bir arkadaşım, "Hemen tanışalım, hemen gidip izleyeyim, ilk kez İzmir’de böyle bir şey duyuyorum" diye çok heyecanlandım.
Daha önce yapıldıysa ya da yapılıyor da ben bilmiyorsam kusuruma bakmasınlar. Yapanlar bu röportajı görürlerse eğer, bize ulaşırlarsa mutlu oluruz.
Buca’da… Şirinyer meydanda bir apartmanın çatısında bu yaz tiyatro oynadı İzmirliler. Oynadı diyorum, çünkü “Çatımızda Kalsın” adlı doğaçlama tiyatro oyunu, interaktif bir oyun. Oyuna gelen herkes aynı zamanda oyuncu. Tabii istekleri dahilinde…
Çatımızda Kalsın, Tiyatro Karyola ve Günce Sanat Tiyatrosu’nun ortak projesi olarak bu yaz hayata geçti. Son oyun 30 Ağustos’taydı. Neyse ki ben yetişebildim! Umarım önümüzdeki yaz devam eder ve hem bu röportajı okuyanlar hem de tiyatroya ilgisi olan herkes gidebilir.
Oyunu izlemeden hemen önce izleyicilerden bazılarıyla sohbet ettim. Oyundan sonra da hem izleyicilerle hem oyuncularla… Tiyatro Karyola’dan Ömer Varol Martı ve Günce Sanat Tiyatrosu’ndan Kadir Deniz ile sohbet ettik.
Varol Martı, yaklaşık 15 yıldır tiyatro yapıyor. Doğaçlama üzerine tahsilini ilerletmeye çalışıyor, “Alaydan gelmeyim. Sonradan oyunculuk, drama okudum. O yüzden usta çıraklığı severim her zaman” diyor.
Kadir Deniz ise, Buca’nın tek özel tiyatrosu olan Günce Sanat Tiyatrosu’nun genel sanat yönetmeni, “12 yılı devirmiş bir tiyatroyuz. Ne mutlu bize. Kimsenin adamı değiliz. Hiç kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Tek işimiz üretmek. Sanat halka ait bir şeydir. Halk da hangi yaştan, hangi dinden, hangi siyasi görüşten olursa olsun gelsin sanatımızı paylaşalım istiyoruz” diyor.
Varol Martı ve Kadir Deniz ile sohbetimiz sizlerle… Keyifli okumalar…
“TİYATRO KARYOLA İLE GÜNCE SANAT TİYATROSU’NUN ORTAK PROJESİ”
“Çatımızda Kalsın” projesinin hayata geçme sürecini, Varol Martı, “Projeyi beraber yazdık. Doğaçlama oyuncusu yetiştirmek kolay olmuyor, o yüzden daha önceden İzmir’de iş yaptığımız oyuncular Murat ve Alper Hoca ile beraber başladık. Bugün özel bir durumdan dolayı Alper yok. Son iki üç oyundur da biz, kışın bizden ders alan öğrencilerimizle birlikte sahneye çıkıyoruz. Biz imeceyi, mutfağı severiz. Yavaş yavaş doğaçlama üzerine yetişen arkadaşlar... İçerik ve doğaçlama kısmı Karyola’ya ait” diye anlatıyor.
“Varol mütevazılık yaptı” diyerek araya giren Kadir Deniz, “Çatımızda Kalsın projesinin fikir babası benim ama projenin geliştirilmesi tamamen Varol’a ait. Çünkü doğaçlama alanında ihtisas sahibi O, ben biraz daha klasikçi olduğum için, işin tekniğiyle ilgili müdahil olmak istemedim, özgür bıraktık. İzlediğim dördüncü oyun bu, istediğimiz reaksiyona yakın şeyler aldık. Seyirci farklı bir deneyim yaşadı. Bizim için en önemlisi ve anlamlısı buydu” diyor.
“TÜRK MİLLETİ EMPATİYİ BİLİYOR AMA EMPATİDEN SONRA NE YAPACAĞINI BİLMİYOR”
Varol Martı, “Çatımızda Kalsın”ı şöyle anlatıyor: “Empatiyle alakalı durumu subliminal mesaj olarak veriyoruz. Oyunun başındaki martılar oyununun bir amacı var. Türkiye’de bir araştırma yapılmış, en çok kavga “Ne bakıyon”dan çıkmış. O oyunda özellikle birbirimizin gözünün içine bakıyoruz ve bunu farklı duygularla ifade ediyoruz. Aslında bunun bir problem olmadığını, duygularla çalışan mekanizmalar olduğumuzu hatırlıyoruz. Yedek oyuncu oyununda; seyircilerin gelip oyuna dahil oldukları oyunda aslında o sırada bizim hissettiklerimizi sahnede ne yaptığımızı anlıyorlar bizimle empatiye geçiyorlar. Türk milleti empatiyi biliyor ama empatiden sonra ne yapacağını bilmiyor. Tamam ben seni kendimin yerine koydum ama sonra ne olacak? O oyunda o var. Sonra ne yapacağın da sana ait. Diğer tüm oyunların alt metinlerinde aslında doğaçlama çevresinde bilinen, icra edilen oyunların bir amaca hizmet etse nasıl olur acaba diye düşünüp çıkardık. Oyuna gelip beğenmeyen mutlaka vardır ama ağırlıklı olarak hoşlarına gitti. Doğaçlama izleyenler de “Aaa evet bu buraya evrilebiliyormuş” dedi. Az önce de belirttiğim gibi bizim işimizin evrilemeyeceği taraf yok. Hepimiz oynuyoruz zaten. Şu an siz gazeteciyi oynuyorsunuz ben oyunu bitmiş oyuncuyu oynuyorum.”
“ÇATIMIZDA KALSIN BİR HAYAL”
Çatımızda Kalsın’ın bir hayal olduğunu söyleyerek, “Deli cesareti olan bir tiyatro daha bulunca o hayal somutlaştı” diye anlatan Kadir Deniz, şöyle devam ediyor: “Çatımızda Kalsın bir hayal. Tiyatro iki şeysiz olmuyor; seyirci ve oyuncu. Onun dışındaki her alan her şey olmadan da oluyor. Biz biraz daha ‘sahne her yerdedir’i insanların beynine kazımak istedik. Bir de İzmir’e özgü, yazın okullar kapandığı andan itibaren İzmir’de neredeyse hayat sadece Alsancak’ta bira içmek, çimlerde oturmak üzerine dönüyor. Ama artık bizim gençliğimizdeki Alsancak da kalmadığı için... Ben herhalde 3 yıldır inmiyorum Alsancak’a, çimlerde oturamıyorum, malum sebepler... Bu kültüre çok alıştığı için İzmir, bunu kırmakla ilgili özellikle bizim camianın farklı farklı çabaları oldu ama nedense açık havada çok uygun yerler yoktu. Aslında bizim fiziksel olarak da çok uygun değil mekânımız. Ama yan komşumuzun bir sanat destekçisi olması, ev sahibimizin tüm teknik imkansızlıklara rağmen, yukarıda bir yalıtım var o yalıtım ciddi bir meblağ o meblağaya zarar gelip gelmemesinden öte ‘Yapın çocuklar’ demesiyle, yazın ne yapabiliriz nasıl kırabiliriz ile ilgili ilk adımı attık Çatımızda Kalsın’la. Hayal, hayalin gerçekleştirilmesiyle ilgili o hayale ortak olabilecek olan, ki ‘Sanat cesaret işi’ ve cesur bir insan ben Varol’a öyle diyorum, birleşince böyle bir şey çıktı ortaya. Fena da olmadı. Eksikleri illaki vardır. Teknik anlamıyla da vardır, projenin içeriği anlamıyla da vardır. Biz burada insanlara sadece şunu anlatmaya çalışıyoruz; ‘Sanat sizin uzağınızda değil, ulaşabileceğiniz her yerde. Siz yeter ki bir adım atın.’ Bugün 20, yarın 50, öbür gün 30 hiç fark etmez. Yeter ki yalnız bırakmasınlar… Aslında Günce Sanat Tiyatrosu olarak bir hayal. Bu hayalin gerçekleşmesiyle ilgili deli cesareti olan bir tiyatro daha bulunca o hayal somutlaştı. Güzel oldu fena da gitmiyoruz.”
"TA ROMA DÖNEMİ TİYATROSUNDAN KALMA, TURNE TİYATROLARININ MERKEZİ OLMA GENETİĞİ HALA VAR"
Kamunun kültür sanat politikalarına dair rahatsızlığını hissettiren Kadir Deniz, seyirciyle buluşmak için çaba saf ettiklerini belirtiyor: “Her şey bütçeyle doğru orantılı. Yola çıktığımızda cebimizde 20 bin olsaydı daha farklı olurdu. Esnaflara afiş bırakıyoruz. Sosyal medya üzerinden ilerliyoruz. Biz zaten İzmir yerelinde özellikle seyirciyle buluşmakla ilgili çok fazlasıyla çaba sarf ediyoruz. Ama kamunun kültür sanat politikaları herkesin malumu. Tüm İzmirlinin de malumu. Biraz da İzmir’in genlerinde ta Roma dönemi tiyatrosundan kalma, turne tiyatrolarının merkezi olma genetiği hala var. Biz elimizden geldiği kadar imkanlarımız dahilinde insanlara ulaşmaya, dokunmaya çalışıyoruz.”
“ÇATIMIZDA KALSIN” ÖNÜMÜZDEKİ YAZ DEVAM EDECEK Mİ?
Bu yaz iki ay boyunca devam eden Çatımızda Kalsın’ın son oyunu 30 Ağustos’taydı. Yaz bitiyor, okullar başlıyor; Karyola ve Günce açısından da eğitim dönemi başlıyor. Peki Şirinyer’de bir apartmanın çatısında oynanan ve oyunda belirttikleri üzere, “Bir daha bu anlar hiç yaşanmayacak” olan doğaçlama tiyatro oyunu “Çatımızda Kalsın” önümüzdeki yaz da devam edecek mi?
Kadir Deniz, “Başka planlar var. Belki daha büyük bir mekâna geçiş, arkasında amfisi de olan bir yer... Yaz oyunları açısından en azından orada devam edecek bir yer... Bizim hayalimiz… Artık Karyola da Günce Sanat Tiyatrosu demek. Günce Sanat Tiyatrosu da Karyola demek. Zaten bu yol arkadaşlığı. Onlar üretmeye devam ettikçe biz elimizdeki imkanlarla onlarla birlikteyiz. Projeler yapacağız onlar bizim oyunlarımızı oynayacak biz onların oyunlarını oynayacağız. Bu perspektifle... Önümüzdeki sene yazın yine Çatımızda Kalsın mı olur yoksa bu konseptten hareketle “Hadi Buyurun Amfide” mi olur bilemiyorum. Seneye de burada olursak neden devam etmeyelim ki...” diye yanıtlıyor.
"AMACIMIZ TÜRK TULUATÇILAR, TÜRK DOĞAÇLAMA ÜSTATLARI YETİŞTİREBİLMEK..."
Varol Martı ise Çatımızda Kalsın’dan çok daha fazlasını yaptıklarını anlatıyor: “Biz İzmir’de doğaçlama ve temel oyunculuk üzerine repertuar ve sınıf geliştiriyoruz. Karyola olarak amacım; Türk tuluatçılar, Türk doğaçlama üstatları yetiştirebilmek. Bizim iş biten bir iş değil, her oyun farklı, her çalışmadan farklı kazanımlar sonuçlar elde edilebiliyor. O yüzden amacımız, bizim gibi düşünen, bu işi seven ve gerçekten emeğini vermek isteyen, bunu öğrenmek isteyen arkadaşlara yelpaze olmak. Karyolanın esas amacı bu. Ama bu amacı gerçekleştirmek ve kendi mesleğimizden sapmamak adına da hem bu işe hizmeten eğitmenlik yapıyoruz hem çocuk ve genç projeleri yapıyoruz. Ben İzmir’de sadece doğaçlama ve temel oyunculuk üzerine çalışma yapıp sahneye çıkıyorum. Diğer anlattıklarım İstanbul’da. Kadıköy’de Tiyatro Kırçıl’ın sahnesinde çalışıyoruz. Orada da eğitmenlik yapıyorum kendi tiyatromda da. Şirketlere çözüm ortaklığı, organizasyonlarda ve özel günlerde onların etkinliklerine katılıp bir tebessüm ettirebilmek adına da etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Bize bir kurum, şirket gelir. Özel günüm var bana özel skeç yazar mısın der, bazen bir sene boyunca diksiyon dersi verir misin der, bazen doğaçlamayı sevdik sene sonuna kadar bize bir oyun çıkarır mısınız der, bazen metin oyunu ister... Diğer şehirleri tam manasıyla denemedim ama her mevzunun bağlantısı İstanbul’da olduğu için... Kendim İzmir’de yaparken bu işi, burada çalışamadım şirketlerle. Ama İstanbul’da bağlantısı olduğu için, İstanbul’la anlaşıp İzmir’e beni gönderdikleri oldu. Erzincan’a da gittik, Adana’ya da gittik. Bankalarla da çalışıyoruz. Bir bankanın işini yapıyoruz. Çağrı merkezleri, sigorta şirketleri ile çalışıyoruz. Kriz anı yönetme, çabuk karar verebilme, birliktelik, takım çalışması, ortaya çıkarılan bir ürün, herkesin kendi mesleğinde kendi oradaki repütasyonuna göre bulunduğu alan, kendi konumu ve diğerlerine olan saygısıyla alakalı... Yaratıcılıkla ilgili, hayal gücüyle ilgili... Eğer bir kurumda çalışıyorsanız takdir edersiniz ki o monotonluğun ilk adımı oluyor. Onu kurabilmek ve bunları kendi mesleklerine de entegre edebilmek için yetişkinlerde doğaçlama, çocuklarda da yaratıcı drama. Çünkü onlar da ileride hangi mesleği seçerlerse seçsinler temel 3 amaç; kendini doğru ifade etsin, naçizane düzgün Türkçe konuşsun, bir de hayal gücü geniş olsun diğerlerinden farklı düşünsün ve diğerleri diye bir tabir olmadığını da anlamış olsun takım çalışmasıyla. Bizim işin girmediği alan yok. Biz evlenme teklifi de yapıyoruz. Hayatını yazıyorlar bize, buluşma anlarını, hemen onları canlandırma durumumuz da oluyor. Huzurevine de gidiyoruz ‘before-after’ yapıyoruz. Çocuk esirgeme kurumlarına gidiyoruz. Kısaca öyle özetleyebilirim.
“12 YILI DEVİRMİŞ BİR TİYATROYUZ, NE MUTLU BİZE, KİMSENİN ADAMI DEĞİLİZ. TEK İŞİMİZ ÜRETMEK!”
Günce Sanat Tiyatrosu ise iki branşta faaliyet gösteriyor. Eğitim ve prodüksiyon. Kadir Deniz 12 yıldır yaptıklarını şu şekilde anlatıyor: “6 yaşından 70 yaşına kadar insanları tiyatro sanatına eklenmelerini sağlıyoruz. Dönemleri var. Uzun dönem kış dönemi ekimden hazirana kadar. Bir de temmuz ağustos eylül üç aylık hızlandırılmış program. Özellikle çocuk ve gençlerde çok belirgin olan, “ağaç yaşken eğilir”den o ifade yeteneğini geliştirme empati kurma dinleme bu ve buna benzer çalışmalar merkezine geliyor iş. İkinci branşımız da prodüksiyon. O da yine bir hayal. Sanatla ilgilenen birçok kişinin ilk yaptığı şey hayal kurmak üstüne kurulur. Ki böyle bir coğrafyada böyle bir ilde böyle bir ilçede o hayalleri gerçekleştirmek o kadar da kolay olmuyor. Sanat icra eden birçok kişiden duyacağınız sorunlar bizde de var ama ben kendim öğrencilerime de eğim verdiğimde şöyle bir şey söylüyorum. Belki şairane gelebilir; bu işi yapmamak için tonlarca ansiklopedi yazabilirsiniz ama yapmak için yazacağınız şey bir öyküyü geçmez. Ama o öykünün içine öyle cümleler koyun ki o ansiklopedilerin hepsini unutsun gitsin. Biz hep o öykünün içine birer cümle koyarak şimdiye kadar devam ettik 2009'dan beri. 12 yılı devirmiş bir tiyatroyuz. Ne mutlu bize. Kimsenin adamı değiliz. Hiç kimseyle bir alıp veremediğimiz yok. Tek işimiz üretmek. A Partisi, b Partisi, c Partisi umurumda değil. Biz bildiğimiz işi yapıyoruz. Sanat halka ait bir şeydir. Halk da hangi yaştan, hangi dinden, hangi siyasi görüşten olursa olsun gelsin sanatımızı paylaşalım istiyoruz. Çünkü temel mottomuz şu; bir tek sanatta vardır dönüştürebilme özelliği insanı. Çok önemlidir. Hele bizim bulunduğumuz Ortadoğu coğrafyasında, bizim ülkemizde, bizim şehrimizde, hele Buca'da çok değerli ve kıymetli bir şey yapıyoruz bizce. İzmir'in birçok yerinden geliyor insanlar. Takdir ediyorlar, değer veriyorlar. Bu bize yetiyor. Kırıldığımız, üzüldüğümüz, kızdığımız, bağırıp çağırdığımız çok yönler var. Ama ansiklopedideki cümleler hiç önemli değil...
"BİZİMLE GÖRÜŞMEYE GELMEDEN BİZİM HABERİMİZİ YAPTILAR!"
...Mesela yerel basının burada olması... Ben şaşırdım. Nasıl yani? Çünkü 12 yıl içinde biz yerel basına ulaşmayı denedik. Mailler attık. Bizimle görüşmeye gelmeden bizim haberimizi yaptılar, haberlerin çoğu yalan. Böyle bir şey. Şaşırdım. Teşekkür de ederiz size geldiğiniz için. Yerelde ünlü olmadıktan sonra, galiba İzmir’in makus talihi, çok da kıymet bilinmiyor. Ama biz buradayız. İmkanlarımız bu. Bu imkanlarla da gurur duyuyoruz Buca’daki tek özel tiyatroyuz. 60 kişilik bir oda tiyatromuz var. Bakmayın pandemiden dolayı şu anda prodüksiyon aktif bir şekilde oynamıyor. Günce Sanat Tiyatrosu bir repertuar tiyatrosu. Yani bir oyunu alıp üç kere oynayıp ondan sonra bitti deyip yeni oyuna geçen bir tiyatro değil. Aslında ısıtıp ısıtıp yeniden yapan bir prodüksiyon tiyatrosu. Şu an pandemiden dolayı iki yıl geriye gittik ama onları tekrar telafi edip hızlı bir şekilde kaldığımız yerden devam etmek istiyoruz. Biz çok seviyoruz yaptığımız işi. Sevdiğimiz için de bir sürü kahrına, stresine maruz kalsak da icra etmeye devam ediyoruz. Teşekkür ederiz zaman ayırdığınız için."
“PAYLAŞMANIN GÜZEL OLDUĞUNU BEN TİYATRODA ÖĞRENDİM İLK”
Varol Martı sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Ben de farklı bir dalında ama aynı ülkülerle yürüyorum Kadir hocayla. Hem burada hem başka şehirlerde... Dediği gibi sahne her yerdir. Ben de 8-9 yıldır kendi tiyatromda bunu gerçekleştirmeye çalışıyorum. Paylaşmanın güzel olduğunu ben tiyatroda öğrendim ilk, 15 yaşında. Sahnede de hala bazen yeri geliyor oyuncuma seyircimi paylaşıyorum. Bazen başka tiyatronun sahnesini benimle paylaşmasına müsaade ediyorum. Bazen şakalarımı insanlarla paylaşıyorum bazen hüznümü. Temelde bir şeyleri paylaşmayı bırakmazsak ben olacağını düşünüyorum. Bugüne kadar olmuş çünkü. Bir noktaya gelmiş. Bunu herhangi kimse, kurum ya da kişi adına söylemiyorum. Genel, benlik olarak, bize söylüyorum. Sağ olun var olun.”
İZLEYİCİLER NELER DEDİ?
Kızından ya da iş arkadaşından duyan veya sosyal medyadan gören gelmişti... Gaziemir'den, Karşıyaka'ya Narlıdere'den Buca'ya kadar İzmir'in her yerinden, her yaş grubundan çeşit çeşit insan Çatımızda Kalsın'da buluştu ve şunları söylediler...
Gülay Kartal (50 yaşında): Kızımın tavsiyesiyle geldim. Kızım gelmişti daha önce. Geldim bir kere çok beğendim, bir daha geldim. Şimdi kendim gelmek istedim. Koşarak geldim. Şu an da evimde o kadar kalabalık misafir var, onları bırakıp geldim. Ben çok memnun kaldım, herkesi çağırıyorum genç yaşlı hiç fark etmez.
Öznur Canbul (Özel bir firmada çalışıyor, 27 yaşında): İkinci kez geliyorum, arkadaşım doğaçlama yapıyor, onun sayesinde gelmeye başladım. İlk geldim, çok memnun kaldım, çok güzeldi, farklıydı. Normal etkinlikler dışındaydı. İkinciye geldim. İlk neyle karşılaşacağımı bilmiyordum. İzledikten sonra çok güleceksiniz...
Abdülsamet Şimşir (Kalite Mühendisi, 24 yaşında): Bence bir potansiyelin keşfedilmesinde ilk basamak olabilecek düzeyde bir etkinlikti. Ya da ortamın samimiyeti böyle olmasa bile kişiyi o yöne iten bir samimiyetti. Benim çıkıp sahne almamda da bunun çok payı oldu. Herkesin deneyimlemesi gereken bir tecrübe olduğunu düşünüyorum. Oyunculardan biri benim halı sahadan takım arkadaşım o vesileyle haberim oldu. O şekilde geldim.
Nail Özlüsoylu (Akademisyen ve Küratör): Çok keyifliydi, doğaçlama çok çok güzeldi. Onurkan sayesinde haberimiz oldu, aynı belediyede çalışıyoruz. İlk kez bir doğaçlamaya katılıyorum. Çok çok keyifli, gençler çok yetenekli. Tekrar izlemek isterim.