Gülnur Çavuş, Melek İkiz ve Şebnem Sunay ile "Artaegean"ın hikayesini ve son olarak İzmir Kültür Sanat Fabrikası'nda açılan "Köklerden Düşlere Smyrna" sergisini konuştuk.
Farklı disiplinlerde eğitim alan üç kadının yolları sanatla kesişti. Tarih, arkeoloji ve mitolojiye olan ilgilerinden doğan "Artaegean", İzmir'in kadim zamanlarından ilhamla hazırladıkları "Köklerden Düşlere Smyrna" isimli seramik ve çini sergisini sanatseverlerin beğenisine sunuyor.
Serginin arkeoloji müzelerinden aldığı davetlerle yurt içinde gezmeye devam edeceğinin müjdesini veriyor ve projeyi dünya çapında da duyurmayı hedefliyorlar.
- Üç İzmir kadınının yollarının nasıl kesiştiğini, hikayenin nasıl başladığını anlatabilir misiniz?
Sanatla uğraşanların yolları mutlaka bir gün birbiriyle kesişiyor. İzmir'de çağdaş sanatla ilgilenenlerin sayısı daha fazla. Durum böyle olunca ve konu çini sanatı olduğunda ve bu işi profesyonel olarak yapmaya başladığınızda birbirinizi buluyorsunuz. Üçümüz de farklı eğitimler aldık; tarih, sanat tarihi, arkeoloji ve mitolojiye olan ilgimiz bizi bu projede birleştirdi. Artaegean böyle doğdu.
"ALTI AY MÜZELERDEN, ÖREN YERLERİNDEN, KAZI ALANLARI VE KÜTÜPHANELERDEN ÇIKMADIK DESEK YERİDİR"
- Çini, bu toprakların kadim, lakin modern dönemde unutulmuş bir sanat dalı. İzmir ile çini sanatını birleştirme fikri nasıl doğdu? "Köklerden Düşlere Smyrna" sergisinin hikayesi nedir?
Evet, çini geleneksel sanatlar içinde en narin; yapılması, korunması, taşınması en zor sanat dallarından biri. Ama özellikle hammaddesinin içerisinde bulundurduğu ‘kuvars’tan dolayı en dinlendiren, başladığınızda ya hemen bıraktığınız ya da bir ömür boyu bırakamadığınız bir sanat dalı. Derler ki kültürüyle, değerleri ve desenleriyle, doğayla bütünlüğüyle, çini sizi içine alırsa bir daha bırakmaz. Toprak, su, ateş ve havanın uyumudur bu. Bizler de çininin gerektiği değeri görmediğini düşünüyoruz. Bu yüzden klasik desenlerden farklı olarak eski uygarlıklara ait olan desenleri uygulamamız daha çok ilgi gördü.
"Köklerden Düşlere Smyrna" tam bu noktada doğdu. Geçmişin sanatını, tarihini, yaşam tarzını, inançlarını tanımak; bu kutsal emanetleri korumak ve yaşatmak, günümüze entegre etmek ve çiniyle birleştirmek istedik. Sergimize hazırlanırken İzmir'in kadim zamanlarından ilham aldık. Eski uygarlıkların sanatsal ifadelerini günümüz sanatsal anlayışıyla harmanlayarak çalıştık. Bölgemizin antik tarihi eserlerine çini ve seramik çalışmalarımızla sanatsal yorumumuzu katarak dikkat çekmek; hem Türkiye'de hem de tüm dünyada eşi olmayan bir koleksiyon hazırlamak istedik. Batı Ege kıyılarındaki arkeolojik kazılarda çıkan desenleri çini ve seramik altyapıyla buluşturduk. Bunu yaparken birçok hocamızdan ve arkeologlardan da yardım aldık. Altı ay müzelerden, ören yerlerinden, kazı alanları ve kütüphanelerden çıkmadık desek yeridir. Gösterilen ilgi ve memnuniyet bizleri çok mutlu etti. Neticesinde ortaya sanat, tarih ve arkeolojiyle iç içe geçmiş 80 parçalık bir koleksiyon çıktı.
- Günümüzde çinicilik sizce ne durumda? Modern ve post-modern dönemin sırayla unuttuğu, seri üretim ve plastik çılgınlığına rağmen çinicilik nasıl hayatta kaldı? Bugüne nasıl bir değişim yaşayarak geldi?
Çinicilik geçmişe bakıldığında tarihin her döneminde ilgi görmüş, sürdürülmüş; farklı desenler ve arayışlar olsa da geleneksel sanatlarımız içinde gözde yerini korumuştur. Belki biz biraz değerini bilmiyoruz, oysa ki ülkemize gelen turistlerin ve misafirlerimizin bizlerden daha çok satın aldıklarını, sipariş verdiklerini biliyoruz. Günümüzde farklı ve günlük amaçlı çini ürünler yapılması ile popüler hale gelmeye başladı. Artaegean olarak biz de antik yansımaları olan tabloların yanı sıra kullanıma yönelik ürünler tasarlayarak koleksiyonumuzu sergilemeye ve satışa sunduk.
"EGE; SANATIN, FELSEFENİN, TİCARETİN DOĞUŞ NOKTASI"
- Serginizin yolculuğundan bahseder misiniz? İKSF'den sonra devam edecek mi; bundan sonraki planlarınız neler?
İlk sergimiz 2023 yılının Ekim ve Kasım aylarında İzmir Arkeoloji Müzesi’nde açıldı. Ardından Aralık 2023 ve Ocak 2024 arasında Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi’nde ikinci sergimiz sanatseverlerle buluştu. 11 Ocak’ta İzmir Kültür Sanat Fabrikası’nda açılan şu anki sergimiz ise 18 Şubat’a kadar açık olacak.
Araştırma alanımızı ve sergiyi genişleterek daha çok kitleye ulaşmak, yaşadığımız bu toprakların üzerindeki değerleri herkese anlatmak ve göstermek istiyoruz. Bu güzellikleri herkes görmeli ve tanımalı. Ülkemizin çok değerli arkeoloji müzelerinden yoğun sergi davetleri alıyoruz. Bu davetlerle sergimiz gezmeye devam edecek.
Ege bölgesi sadece ülkemiz için değil tüm dünya uygarlıkları için çok anlamlı. Sanatın, felsefenin, ticaretin doğuş noktası. Dolayısıyla projemizi dünya çapında duyurmak istiyoruz. Dünyada pek çok müzede bölgemizden çıkan eserler sergilenmekte ve hayranlık uyandırmakta. Bu nedenle, biz yurt dışında da "Köklerden Düşlere Smyrna"nın ilgi göreceğinden eminiz.
Önümüzdeki dönemde devam edecek yurtiçi sergi planlarımızla daha çok insana ulaşmak, Türkiye’deki farklı arkeolojik alanlar ve bölgelerle ilgili yeni projeler geliştirmek istiyoruz. Ve tabii ki sergimizi yurtdışına taşıyıp ülkemizi temsil etmek, hatta bu müzelerde çini workshoplar düzenleyerek sanatımızı tanıtmak istiyoruz.
Ege'den yolu geçmiş, değerine değer katmış, bize yol açmış tüm uygarlıklara minnet ve sevgiyle...
Gülnur Çavuş: İzmir doğumlu. İlk ve orta okulu İzmir'de, üniversiteyi Eskişehir'de okudu. Çeşitli otellerde yöneticilik yaptıktan sonra, orta öğretimde Gastronomi ve Mutfak Sanatları Öğretmeni olarak çalıştı. Hobi olarak başladığı çini sanatını çok severek eğitimine profesyonel anlamda devam etti ve birçok eğitimciden ders aldı. Ebru, tezhip ve minyatür sanatçısı Arya Kamalı ile yolları kesişti. Halen kendisinden minyatür icazetnamesi alarak sanat hayatına devam ediyor. 2021 yılında İzmir Sanat Grubu'nu kuran ve karma ve kişisel birçok sergiye katılan Gülnur Çavuş, halen Arya Kamalı Uluslararası Kültür Sanat Merkezi'nin müdürü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Melek İkiz: İzmir doğumlu. Lise eğitimini İzmir'de tamamladı. Eşinin vazifesi nedeniyle bulunduğu Eskişehir'de 2007 yılından başlayarak üç yıl boyunca Kütahyalı bir hocadan çini dersleri aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi'nin "Destanlarımız Masal ve Halk Kahramanları" kitap-sergi projesinde çalıştı. 2020 yılında proje sahibi İranlı minyatür sanatçısı Arya Kamalı ile "3 Şehir 3 Aşk" kitap-sergi projesinde yer aldı. Halen Arya Kamalı Uluslararası Kültür ve Sanat Merkezi'nde Çini Eğitmenliği yapan Melek İkiz, Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Desem'de dönem dönem mitoloji, arkeoloji, sanat tarihi ve latince alanlarında eğitimlere katılıyor.
Şebnem Sunay: Ordu doğumlu. 11 yıldır İzmir'de yaşıyor. İşletme eğitimi aldıktan sonra üretim planlama ve işletme müdürlüğü görevinde bulundu. İş hayatının yanı sıra Bursa'da çini eğitimine başladı. İzmir'e yerleştikten sonra çini ve seramik alanlarında eğitimler aldı. Dokuz Eylül Üniversitesi Sürekli Eğitim Merkezi Desem'de sanat tarihi, mitoloji ve arkeoloji alanlarında eğitimlere katıldı. Halen müzecilik bölümünde eğitim alıyor. İstanbul Gedik Üniversitesi'nde Çini Eğitmenliği eğitimini tamamladı. Klasik çiniciliğin yanı sıra arkeoloji ve sanat tarihine olan ilgisini çinicilik mesleği ve seramik konusundaki tecrübeleriyle birleştiren Şebnem Sunay, arkeoloji temalı çalışmalar yapıyor; karma sergilere katılıyor; çeşitli kurum ve kuruluşlara çini workshoplar düzenliyor.