Yıllar sonra memleketi İzmir'e dönen arkeolog ressam Bora Eşiz ile sanatsal çalışmalarını ve son sergisini konuştuk.

İstanbul'da aldığı arkeoloji eğitiminin ardından bir dönem yurtdışında da yaşayan Bora Eşiz'in kariyerinde akademisyenlik, çevirmenlik, editörlük gibi pek çok iş bulunuyor. Resim sanatına olan ilgisini de hep canlı tutan Eşiz, "Okuduklarım, gördüklerim, etkilendiklerim bir bedene, bir forma kavuşmak istedi. Bu aşamada resim sanatı içimdekilere aracı oldu ve üretmeye başladım" diyor.

Son olarak 15 Ocak'ta İzmir Arkeoloji Müzesi'nde açılan ve 15 Şubat'a kadar ziyaret edilebilen 'Mitoloji ve Kadın' sergisiyle sanatseverlerin karşısına çıkan ressam Bora Eşiz, İzmir'in kültür sanat alanındaki geleceğinden de bir hayli umutlu.

İzmirli arkeolog ressam Bora Eşiz ile sanatsal çalışmalarını ve son sergisini konuştuk.

  • Kariyeriniz çok ilgi çekici; arkeoloji eğitimi, akademisyenlik, çevirmenlik, editörlük... Sonunda sanatçılığa uzanan bu serüveni bize anlatabilir misiniz? 

image_123650291 (6)İzmirliyim. Ailemin bir kısmı Girit’ten ve Selanik taraflarından gelmiş, bir kısmı da Kuzey Makedonya’dan. Uzun yıllar İzmir’den ayrı yaşadım. Elbette İzmir’den her ayrı kalan İzmirlide olduğu gibi bende de her zaman bir İzmir özlemi vardı. Eğitim, iş hayatı derken yıllar geçti ve İzmir’e dönme hayalim gerçekleşti. İstanbul Üniversitesi’nde klasik arkeoloji eğitimi aldım ve ardından aynı üniversitede çalışmaya başladım. Ardından yurtdışı deneyiminin önemli olduğunu düşünerek bir süre Birleşik Krallık’ta yaşadım. Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Bölümünde görev aldım. Yıldız Teknik Üniversitesi Müzecilik Yüksek Lisans Programına devam ettim. Daha sonra çeşitli dergilerde fotoğrafçı, gezi yazarı olarak çalıştım. Sanat, gezi, arkeoloji, kültür, gastronomi konulu yazılarım yayımlandı. Aynı zamanda editörlük, yazı işleri yöneticiliği, çevirmenlik yaptım. Resim eğitimli bir anneye sahip olduğum için şanslıydım. Resim sanatına ilgim bu nedenle hep canlı kaldı ve gelişmeye devam etti.

Bugüne kadar yaptığım işlerin hepsi çok severek, çok gönülden, keyif alarak yaptığım işlerdi. Hani işini severek yapmalısın derler ya, işte ben de hep buna dikkat ettim. Arkeolojiyi de, üniversitede çalışmayı da, editörlüğü de, çevirmenliği de çok isteyerek, severek yaptım. Bir işi benimsediğinizde, özümseyerek yaptığınızda elbette mutlu oluyorsunuz ama size olan diğer bir katkısı da bu işlerin sizde bıraktıkları oluyor. Birikimden söz ediyorum. Kültürel olarak donanımlı bir hale geliyorsunuz. Bu süreçte öğrenmenin, araştırmanın sınırının olmadığını daha da iyi kavrıyorsunuz ve birikiminiz daha da sağlam temellerle ilerliyor. Bir noktada artık birikenler bir şekilde dilinizden, elinizden, parmaklarınızdan akmaya, dışarıya çıkmaya çalışıyor. Bende olan durum buydu. Okuduklarım, gördüklerim, etkilendiklerim bir bedene, bir forma kavuşmak istedi. Bu aşamada resim sanatı içimdekilere aracı oldu ve üretmeye başladım.

  • Sanatınızda, uzmanlık alanınızdan beslendiğiniz aşikar. Sizi bir dönem akademik çalışmalarda bulunduğunuz konular ile ilgili resim yapmaya yönelten nedir? Resimleriniz ile insanlara neler iletmek istiyorsunuz?

Haklısınız, resimlerimde arkeoloji, mitoloji, tarihsel olaylar vb önemli rol oynuyor. Ülkemiz arkeolojinin, tarihin, mitolojinin tam kalbinde yer alan, dünya kültür tarihinin önemli olaylarına tanıklık etmiş bir coğrafyada bulunuyor. Ben bunların unutulmamasını istiyorum. Arkeolojik eserlerimizi sanat eserlerine taşıyorum ki bunu gören kişi, eğer bilmiyorsa, meraklansın araştırsın. Müzeleri ziyaret etsin. Mitolojik karakterleri yorumluyorum ki, mitolojinin merkezinde yer alan bu toprakların efsaneleri unutulmasın, üzerine konuşulsun, dilden dile dolaşmaya devam etsin. Geçmişi unutmamak gerekiyor. Geleceği şekillendiren geçmiştir. Temeli olmayan yapının çökeceğini biliyorken, geçmişle bağını koparan bir toplumun verimli, üretken ve başarılı olamayacağını da aklımızda tutmalıyız.

  • Resimlerinizi diğer ressamların yapıtlarından ayıran özellikler neler?

image_123650291 (4)Buna benim yanıt vermem ne kadar doğru bilemiyorum. Sanat izleyicisi bu soruyu daha iyi yanıtlayacaktır. Yine de yanıt vermem gerekirse, kültürel unsurlara odaklanmamın fark yarattığını düşünüyorum. Sergilerden sonra ziyaretçilerden edindiğim izlenime göre giderek uzaklaşılan geçmişe ait öğeleri, hikayeleri gerçek anlamlarına değinerek sanat üretiminde kullanmamın ilgi çektiğini söyleyebilirim. Yapıtlarımı diğer sanat üreticilerinden ayıran özellikler konusunda dediğim gibi söz sahibi ziyaretçidir. Ancak bana sergilerimi ayıran özellik var mı derseniz yanıt bende :) Ben sergilerimi anlatırım. Susmam. Eserler orada buyrun gezin diyemem. Yapıtın esin kaynağını, varsa efsanesini, anlamını, özelliğini anlatırım. Sergideki başka yapıtlarımla ilgisini, bağlantısını anlatırım ki amacım, emeğim, anımsatmak istediklerim ziyaretçinin gözünde pekişsin, aklında yer etsin. Eğer ziyaretçi bunu dinlemeyi, öğrenmeyi istiyorsa ben anlatırım. Bunda elbette akademisyenlik geçmişimin de katkısı var.

  • Sizce bir konuyu resmetmeye değer kılan nedir?

Bu soruya kültürel değeri diyerek net bir yanıt veriyorum. Gerek izleyici olarak, gerekse sanat üreticisi olarak kültürel geçmişi olan bir konu, bir obje benim için her zaman ilgi çekici. Konunun tuvale taşınması aşamasında elbette işlenmemiş ya da az işlenmiş olması da beni cezbediyor. Örneğin TC Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı İzmir Arkeoloji Müzesi’nde halen devam eden Mitoloji ve Kadın sergisinde bunun örneklerini görebiliriz. İzmir’in Pausanias tarafından bize aktarılan kuruluş hikayesinden bildiğimiz Çifte Nemesisler ve Büyük İskender’in rüyası aktarımından esinlendiğim eserin yanı sıra, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını efsanelerini betimlediğim tablolar da bu düşünceyle ürettiğim yapıtlardan.

  • Etkilendiğiniz bir ressam veya sanat akımı var mı? 

image_123650291Sanat üretimimde elbette beni etkileyen, kendimi yakın bulduğum, incelemekten, seyretmekten, araştırmaktan keyif aldığım sanatçılar ve kültürler elbette var. Esin konusunda beni her zaman heyecanlandıran kültürlerden söz edecek olursam elbette antik çağ kültürlerini en başta saymam gerekir. Her zaman rafine ve özgün bulduğum Kiklat kültürüne ait idoller özellikle figüratif çalışmalarımda etkisini gösteriyor. Yine antik çağ kültürel üretimlerinden olan ve Mısır’da üretilen Fayyum Portrelerini de çok ilham verici buluyorum. Benim için bir diğer kültürel üretim de Ortodoks ikonaları. Sanatçı olarak Amedeo Modigliani, Giorgio de Chirico ve Constantin Brancusi gibi sanatçıların yapıtlarını esin verici olarak kabul ediyorum. 

  • Son serginizden bahsettiniz... İzmirli sanatseverlerle buluşan 'Mitoloji ve Kadın' temalı serginizle ilgili neler söylemek istersiniz? 

Mitoloji ve Kadın sergisi antik çağda efsanelere konu olmuş ölümlü ve ölümsüz kadın karakterlere odaklanıyor. Aşina olduğumuz Athena, Aphrodite, Hera gibi mitolojik isimlerin yanı sıra, az duyduğumuz kadınların da efsanelerini anlattığım sergi dördüncü kez sanatseverlerle buluşuyor. Ben sergi kadar sergi mekânının da çok önemli olduğuna inanıyorum. Özelliği, karakteri olan mekanları, eserlerin ruhuna uygun olması gerektiğini düşünüyorum. Bu konuda çok şanslıyım. Daha önceki sergilerim Bergama Kültür Merkezi’nde, Buca’daki Pembe Köşk’te ve Bodrum’daki Osmanlı Tersanesi’nde olmuştu. Sergi bu defa ziyaretçilerini, İzmir Arkeoloji Müzesi gibi önemli bir müzede, İonia’nın önemli kenti Smyrna’da, bizim Güzel İzmir’imizde mitolojinin gizemli dünyasına çağırıyor. Bu sergi sadece kadını ya da mitolojiyi anlatmıyor. Bu sergide mitolojik öyküler, birbirleriyle bağlantılı efsaneler, mitolojik karakterlerin farklı yorumları bulunuyor. Ziyaretçiler sergiyi gezerken kimi zaman mitolojideki kadınların başına gelenlere üzülürken, kimi zaman da onların hikayeleriyle sevinip, hoş zaman geçirebiliyor. Farklı bir sergi deneyimi olduğunu düşünüyorum.

  • Son olarak, özellikle kültür-sanat konusunda Türkiye’nin en önemli merkezi İstanbul olarak kabul edilirken İzmir’e dönme kararını nasıl aldınız? 

image_123650291 (5)İzmirliyim. İzmir’in çok kültürlü yapısını her zaman tatmin edici ve heyecan verici bulmuşumdur. İstanbul’dayken her zaman İzmir’e dönmek ve İzmir’de yaşamıma devam etmek istedim. İstanbul kültür ve sanat açısından tartışmasız en önemli merkez. Ruhunuzun, sanatınızın beslenmesi için sanat ortamlarına gereksinim duyuyorsunuz elbette. Artık İzmir de bu konuda eskisi kadar kısıtlı değil. Son yıllarda İzmir’de yeni müzeler, galeriler, sanat merkezleri açıldı ve açılmaya devam ediyor. Ayrıca sayısız nitelikli sergi, kentin sanatseverlerini hak ettikleri hareketli sanat ve kültür ortamıyla buluşturuyor. Bu gelişmelere bir de İzmir’in zengin tarihsel ve kültürel mirasını eklersek İzmir sanatla uğraşan herkes için gelecek vadeden bir merkezdir diyebilirim.

boraesiz-1705477378286