"Müzisyenlerin yalnızlaşmasına, yaşadıkları zor günlere karşı bir şeyler yapmak isteyen bir avuç bağımsız müzisyendik."
Olta Dayanışma, Peyk grubunun solisti İrfan Alış’ın çağrısıyla Covid-19 salgınının ilk günlerinde bir araya gelen müzisyenler tarafından kuruldu. O dönemi, "O günlerde henüz ortada bir isim dahi yoktu. Müzisyenlerin yalnızlaşmasına, yaşadıkları zor günlere karşı bir şeyler yapmak isteyen bir avuç bağımsız müzisyendik. Bir albüm yapalım ve bu albümün tüm telif gelirlerini zor durumdaki dostlarımızla paylaşalım dedik” diye anlatıyor Deniz Perhan.
Oğulcan Sönmez, “Ortak bir söz söyleyebilmemiz, yapılanlara karşı birlikte durabilmemiz inanın her şeyden daha fazla umut verici” diye anlatıyor hissettiklerini...
“Sıkışıp kalmış gibi hissediyorum” diyen Yelda Altunal yine de “...Tüm bunlara rağmen bu hak ihlallerinin, hukuksuzluğun sona ereceği günler için umutluyum. Güzel günler, güzel müzikler eşliğinde gelecek biliyorum. O güne kadar müziğin susmaması için elimizden ne geliyorsa onu ortaya koymalıyız diye düşünüyorum” diyor.
Deniz Perhan ise şöyle ifade ediyor: “Olta sayesinde kendimi çok daha güçlü hissediyorum. Yan yana durduğumuz zaman sesimiz daha gür çıkacak ve o ses bastırılamayacak olacak, buna inanıyorum. Olta Dayanışma, Edip Cansever’in bir şiiri gibi, gün geçtikçe güzelleşiyor, güzelleştikçe büyüyor. Yani demem o ki, ‘Derken karanfil elden ele…’”
Deniz Perhan, İzmir’de müzisyen ve ses mühendisi. Olta Dayanışma’ya katılışını şöyle anlatıyor: “Sosyal medyada İrfan abinin (Peyk grubu solisti İrfan Alış) çağrısını gördüm. ‘Benim de böyle bir parçam var, ben de bunu dayanışmaya bağışlamak isterim’ dedim. İlk albüme Maria Puder adlı çalışmamla katıldım. 5. albümde benim de bir zamanlar üyesi olduğum Salut de Smyrne ile “Anathema Ton Aitio” ve 6. albümde Olta ailesi ile tanıştığım arkadaşım Övünç Aslan ile “Güzel Günlere” adlı şarkıları Olta’ya bağışladık. Albümlerde şarkılarla yer almanın dışında Olta albümlerinde yer alan 20’ye yakın şarkının miks ve mastering süreçlerine katkı sağladım. Bunların yanında basın bültenlerinin hazırlanması ya da albümlerde yer alacak yeni müzisyenlerle yazışmalar gibi görevleri de üstlendim.”
Oğulcan Sönmez, Ankara’da müzisyen. Olta Dayanışma’ya şöyle dahil oluyor: “Kendi adımla şarkılarımı yayınlıyorum. Gitar çalıyorum aynı zamanda vokalim. Olta’ya bireysel olarak dahil oldum. Şarkılarda Saklarım adlı şarkım 4. albümde yer aldı. Daha sonra Olta gönüllüsü oldum.”
Yelda Altunal, İstanbul’da müzisyen. Olta Dayanışma’ya dahil olma sürecini şu şekilde anlatıyor: “Olta Dayanışma’nın işlerini sosyal medyadan takip ediyordum bir süredir. Halihazırda yeni şarkım üzerine çalışırken, şarkıyı dayanışmaya hibe etmeye karar verdim. 6. Olta albümüydü, ismini dayanışmadaki kadın müzisyenler koymuştu: Hafıza. Böylece dahil olmuş oldum. Zaten bu süreçte tüm sanatçıların olduğu bir mesaj grubuna dahil ediliyorsunuz. Orada diğer müzisyen arkadaşlarımla tanıştım. Bazılarıyla daha sonra birlikte bir şarkımı kaydettik hatta, tamamen dayanışma usulüyle. Sonrasında iç işlerinde de görev almaya başladım elimden geldiğince. Karşılıklı olarak birbirimizi beslediğimiz bir topluluk Olta.”
Bu üç müzisyen ve müzik emekçisi, “Umut denizine atılmış bir olta” söylemiyle yola çıkan Olta Dayanışma’yı ve hissettiklerini anlattı.
OLTA YALNIZCA BİR MÜZİSYEN DAYANIŞMASI OLMAKTAN ÇIKTI VE BİR TÜR SANAT DAYANIŞMASI HALİNE GELDİ
Covid-19 salgınının başında kurulan ve ilk albümünü 2020’nin Ağustos’unda çıkaran Olta Dayanışma, bugüne kadar toplamda 10 albüm ve 2 single yayınladı.
Kaç ilden, kaç müzisyen var sorusuna tam olarak yanıt bulamamakla birlikte, şarkılarını Olta’ya bağışlayan müzisyen ve gruplardan, prodüksiyon süreçlerine dahil olan gönüllülere ve hatta grafik tasarımcılarına kadar 200’ün üzerinde kolektif bir dayanışma örneği sergiliyor Olta…
Öyle ki Oğulcan Sönmez, “Olta yalnızca bir müzisyen dayanışması olmaktan çıktı ve bir tür sanat dayanışması haline geldi diyebilirim” diye ifade ediyor.
Deniz Perhan ise, ilk albümü yayınladıklarında 3., 4. albümlerin olabileceğinden şüphe duyduklarını söylüyor; dayanışma meyvelerini vermeye başladıkça Olta’ya katılan müzisyenlerin de arttığını belirtiyor ve anlatıyor: “Bugün 10 albüm ve 2 ayrı single yayınladık. Çok kısa bir süre içerisinde Eylül ayının ortasına kalmadan 11. Olta albümü yayınlanacak. Hem yayınlanmış hem de gelecek albümler için şarkılarını Olta’ya bağışlamış isimler var. Sanırım yakın zamanda gelecek albümlerle beraber Olta gönüllüsü 100’e yakın müzisyen ve grup olacağız. Tabii şarkıların prodüksiyon süreçlerine dahil olanlar, grafik tasarımcı arkadaşlar ya da aklınıza böyle bir oluşumda hangi iş bölümü geliyorsa bu konuda destek olanlarla beraber belki 200’ün üzerinde bir kolektiften söz etmek sanırım yanlış olmaz.”
PARAYA VE TİCARETE BATMIŞ BİR PİYASA İÇERİSİNDE TAMAMEN GÖNÜLLÜ OLARAK BU İŞİ YAPMAK GERÇEKTEN ÇOK DEĞERLİ
Olta Dayanışma, başvuruları nasıl alıyor, içlerinden nasıl seçiyor, süreç nasıl ilerliyor? sorularının yanıtını Deniz Perhan şöyle özetliyor: “Grafik, Oltaya yeni katılacak kişilerle yazışma ya da prodüksiyon gibi alanlarda çalışan takımlar oluşturduk. [email protected] adresine siz bir şarkınızı gönderdiğiniz zaman şarkı prodüksiyon takımına iletiliyor. Eğer albümlerde yer alacak standartlara sahipse şarkıyı direkt albüme aldığımız da olabiliyor. Yahut evde telefon ile kaydedilmiş bir kayıt, bunu bu şekilde albüme alamayacağımız zaman benim gibi prodüksiyon süreçlerini yürüten, kayıt alabilen, miks ve mastering yapabilen arkadaşlar projeyi devralıyorlar. Bazen stüdyolarda, bazen ev ortamında kayıtlar alınıyor, düzenlemeler yapılıyor ve şarkı yayına hazır hale getiriliyor. Olta bu sayede yalnızca telif gelirlerini zor durumdaki müzisyenlere bağışlayan bir oluşum olmasının dışında kayıt imkanı olmayan müzisyenlere de prodüksiyon desteğini ücretsiz bir şekilde sunuyor.”
“Yüzlerce kişinin emekleri sayesinde bunu başarıyoruz” diyen Oğulcan Sönmez ise, “Teknik imkânsızlık yaşayan müzisyen dostlarımıza da elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Bu açıdan Türkiye’de ve belki dünyada tek olabiliriz. Böylesine paraya ve ticarete batmış bir piyasa içerisinde tamamen gönüllü olarak bu işi yapmak gerçekten çok değerli” diye konuşuyor.
OLTA’NIN BİR PARÇASI OLMAK İSTEYEN HERKES BİZE ULAŞABİLİR
"Olta’nın bir parçası olmak isteyen herkes mail ile ya da sosyal medya hesapları aracılığıyla iletişime geçebilir."
Olta Dayanışma’ya dahil olmak isteyen müzisyenler nasıl dahil olabilir? İsteyen herkes dahil olabiliyor mu? Eleme ya da dahil edip etmeme mekanizması nasıl çalışıyor? sorularının cevabını, Deniz Perhan şöyle anlatıyor: “Bugüne kadar birçok farklı tarzda şarkı yayınladık. Eğer şarkı bir nefret söylemi içermiyorsa ya da şöyle özetleyeyim insani değerlerin dışında bir iş değilse albümlerde yer alabilir. Tabii daha önce şarkının herhangi bir yerde yayınlanmamış olması koşuluyla. Bu fikre destek veren herkesi Olta çatısı altında görmeyi isteriz. Bu sebeple Olta’ya gönderilen çok az şarkı reddedilmiştir.”
Oğulcan Sönmez ise ekliyor: “Gelen şarkılar çok temel standartlara göre değerlendiriliyor. Örneğin kayıt kalitesi en önemli kriterimiz. Tabii teknik destek ihtiyacı olan müzisyenlere de yardım ediyoruz. Örneğin İstanbul’da ve İzmir’de Olta Dayanışma gönüllüsü arkadaşlarımızın stüdyoları var. Bu stüdyolarda kayıt imkanı olmayan müzisyenlere destek oluyoruz. Yani esnek işleyen bir mekanizma var ve çok temel standartların altında olunmadığı sürece isteyen herkes buna dahil olabiliyor.”
Peki müzisyen olmayan ama Olta ile dayanışmak isteyenler?
“Bunu düşünen herkes bizi takip edip yayınladığımız şarkıları ve klipleri dinleyip izleyebilir. Dayanışmanın ilk adımı sanırım bu olacaktır” diyerek devam ediyor Oğulcan Sönmez: “Müzikle veya sanatın diğer dallarıyla ilgilenen dostlarımız ise, şarkı vererek destek olabilirler veya kendi alanlarında yardımcı olabilirler. Olta dayanışma çok esnek ve şeffaf bir yapı dolayısıyla herkesin sözü ve emeği bizim için değerli.”
Deniz Perhan da Olta’ya destek olmak isteyenlerin şarkı gönderiminin dışında yalnızca Olta şarkılarını dinleyerek destek olabileceğini söylüyor: “Hangi platformda dinlediğinizin bir önemi yok. Her albümde çok sevdiğim çok güzel çok özel şarkılar var. Sadece bir kez dinleyerek Olta albümlerine ve şarkılarına şans verebilir, arkadaşlarınızı Olta'dan haberdar edebilirsiniz. Olta şarkılarını kütüphanenize, çalma listelerine ekleyebilirsiniz.”
MÜZİSYENLER NE HİSSEDİYOR?
Pandemi süreci herkes için çok zordu. Müzisyenler için de öyle... Birçok ülkede kültür-sanat alanı devlet destekleriyle ayakta tutulmaya çalışıldı ancak bizde müzisyenler, enstrümanlarını satarak kirasını faturasını ödemeye çalıştı. Hem maddi hem manevi olarak ağır yük altında kaldılar. İntihar eden müzisyenler oldu… Diğer yandan pandemi kısıtlamalarının tamamı kaldırıldı ama müzik yasağı -saat kısıtlaması olarak- devam ediyor. Öbür yandan ülke genelinde etkinlikler kaldığı yerden devam ediyor ama müzik festivalleri birer birer iptal ediliyor… Ne hissediyor müzisyenler? Nasıl ifade ediyorlar bunu?
“Ortak bir söz söyleyebilmemiz, yapılanlara karşı birlikte durabilmemiz inanın her şeyden daha fazla umut verici”
Oğulcan Sönmez’e göre, “Bu olanların hepsi büyük resmin küçük parçaları. Eskiden beri var olan yaşam tarzına müdahale, artık pervasızca göze sokula sokula yapılıyor. Gülşen’in tutuklanması gibi 40 yıl düşünülse akla gelmeyecek olaylar yaşıyoruz. Hem de iktidarın verdiği ideolojik savaşın tam hedefinde olan kesimin içerisindeyiz. Elbette bu durum özellikle müzisyenler açısından nefes alacak alan bırakmıyor.”
Olta Dayanışma gibi alternatif sanat oluşumlarının tam da bu noktada değer kazandığını vurgulayan Sönmez, “Ortak bir söz söyleyebilmemiz, yapılanlara karşı birlikte durabilmemiz inanın her şeyden daha fazla umut verici” diyor.
“Olta sayesinde kendimi çok daha güçlü hissediyorum”
Deniz Perhan ise, durumun pek parlak olmadığını ve gittikçe her şeyin daha da kötüye gidecekmiş gibi göründüğünü söylüyor, “Ancak her ne olursa olsun umutsuz olmamak gerektiğini düşünüyorum. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı olduğunu unutmamak gerekiyor. Yalnız olduğunuz zaman hiçbir sorun çözüme ulaşmayacak gibidir” diye ekliyor.
Kendinden yola çıkarak şöyle anlatıyor: “2 yıl önce de şarkı üreten birisiydim. Ama şimdi Olta sayesinde kendimi çok daha güçlü hissediyorum. Yan yana durduğumuz zaman sesimiz daha gür çıkacak ve o ses bastırılamayacak olacak, buna inanıyorum. Olta Dayanışma, Edip Cansever’in bir şiiri gibi, gün geçtikçe güzelleşiyor, güzelleştikçe büyüyor. Yani demem o ki, “Derken karanfil elden ele...”
“Güzel günler, güzel müzikler eşliğinde gelecek biliyorum!”
“Sıkışıp kalmış gibi hissediyorum” diyen Yelda Altunal ise hissettiklerini şu şekilde ifade ediyor: “Çünkü bunun gibi pek çok karar öngörülemezdi benim için. ‘Bu kadarı da olmaz ama!’ dediğim her şeyin üstüne daha kötüleri geldi. Müzisyenler için hayat zaten zordu pandemi öncesinde de. Devletin görmezden geldiği, güvence vermediği büyük bir topluluk. Diğer yandan tabii ki bu konunun bir sınıfsal boyutu da var. Kendi güvence sistemlerini kurmuş, krizlerden neredeyse etkilenmeyen müzisyenler de var. Ama benim bahsettiğim, kendisini ilgilendiren konularda alınan kararlara etkisi olamayan ama kararlardan en çok etkilenen, çalgısından başka sermayesi olmayan bağımsız müzisyenler. Dediğiniz gibi bazıları pandemi döneminde bu tek sermayelerinden de oldular. Gündelik hayatın her alanında yansıması olan, kaotik ve yoksun bir yaşama hali virüs gibi yayıldı. Bu büyük bir mağduriyet. İnsan bir çıkış yolu yok izlenimine kapılıyor. Ben başından beri müzikle ilgili kısıtlamalarda, kadın müzisyenlerin kıyafetleriyle ilgili çıkışlarda ya da festival iptallerinde bir yaşam tarzı dayatması ve kültür-sanat alanıyla hep aynı kavgalı hali gördüm. Yıllar boyu kendilerini ait hissetmedikleri ve iktidar olamadıkları bu tek alanda karşılarına çıkan ve kendilerine itaat etmeyen herkesle kavgalılar. Hiddetleri makul olanın önüne geçiyor, sağlıklı düşünemiyorlar. Bir festivali, makul bir gerekçe göstermeye dahi gerek duymadan iptal etmenin sahne arkasında çalışan işçilerin, müzisyenlerin, dinleyenlerin haklarını ihlal etmek olduğunu göremiyorlar. Bu en temelde bir hak ihlali. Halbuki bir hukuk devletinde, karar verici pozisyonda olanların bu hakları korumaya yönelik hareket etmesi gerekir. Bir hukuk devletinde. Tüm bunlara rağmen, yine de bu hak ihlallerinin, hukuksuzluğun sona ereceği günler için umutluyum. Güzel günler, güzel müzikler eşliğinde gelecek biliyorum. O güne kadar müziğin susmaması için elimizden ne geliyorsa onu ortaya koymalıyız diye düşünüyorum.”