ESHOT Genel Müdürlüğü’nde Ekonomist olarak görev yapan İzmirli yazar Selin Sunal ile ilk kitabı "Beni Kendimle Bırak" üzerine konuştuk...
İzmirli, bankacı olarak başladığı kariyerine İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü’nde ekonomist olarak devam ediyor, iki kız çocuğu annesi, 40 yaşında ve ilk kitabı "Beni Kendimle Bırak"ın dumanı üzerinde...
Yüksek enerjili, içten, cıvıl cıvıl ve tutkulu bir kadın Selin Sunal.
Pandemi döneminde tamamladığı kitabında; ana karakter Beril’in hayatının bir döneminde başına gelenleri, bunlarla uzun yıllar baş etme çabasını, dönemsel olarak gördüğü bir kabusu, yıllar sonra bunlara sebep olan kişiyle yüzleşip hesaplaşmasını ve ardından yaşananları anlatıyor.
Kitabın devamının geleceğini heyecanla müjdeleyen Selin Sunal, "Açık kalan defterler mutlaka kapatılmalı. Hiçbir şey yarım kalmasın, karnımızı ağrıtan taşlar dökülsün. Herkes kuşlar kadar hafiflesin" diyor.
Ve röportajı okuyacak herkese, "Geçmişi kurtaramazsın ama geleceğini kurtarmak senin elinde!" diye sesleniyor.
Selin Sunal kimdir? "Beni Kendimle Bırak"ı nasıl yazdı? Bu gerçek, yaşanmış bir hikaye mi? Yarım kalan tüm hikayeler bir gün tamamlanır mı? Ya da tamamlanmalı mı? Yüzleşmek, hesaplaşmak yaraları iyileştirir mi?
"Beni Kendimle Bırak" romanının yazarı Selin Sunal ile röportajımız yayında. Keyifli okumalar...
- Sizi tanıyabilir miyiz?
1982 yılında İzmir’de dünyaya geldim. Doğma büyüme İzmirliyim. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir’de tamamladım. Sonra üniversite eğitimi için Denizli’ye gittim ve 2003 yılında Pamukkale Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü’nden mezun oldum. Okul biter bitmez iş hayatına atıldım ve özel bir bankada çalışmaya başladım. Banka sektöründe yaklaşık 8 sene geçirdikten sonra 2011 yılında İzmir Büyükşehir Belediyesi ESHOT Genel Müdürlüğü’ne girdim. Halen aynı kurumda ‘Ekonomist’ unvanı ile çalışıyorum. Evliyim, dünyalar tatlısı 2 kızım var. İzmir Göztepe’de oturuyorum. İzmir aşığı, yaşadığı şehre hayran biriyim... Kendimi bildim bileli kitap okumayı çok severim, bu uğurda gözlerimi 9 yaşında bozdum, gözlük takmaya başladım. (Gülüyor) Hala tüm yoğunluğuma rağmen haftada bir kitap bitirmeye çalışıyorum. Burcum terazi sanırım onun da etkisi ile tüm kültürel faaliyetlere ilgi duyarım. Elimden geldiğince sinemaya, tiyatroya, sergilere, konserlere vakit ayırmaya gayret ediyorum. Ama tabii iş hayatım ve kızlarım zamanımın çoğunu alıyor. Kendimi bildim bileli yazarım. Edebiyatım hep iyiydi, kompozisyonlarda okul yarışmalarında derece yapardım. Öykü yarışmalarına katıldım, deneme, makale yazdım. Roman yazma aşamasına gelene kadar hiç boş durmadım kısacası. Mesleğimin, kariyerimin dışında bir tutku bu...
- İlk kitabınız “Beni Kendimle Bırak” okuyucuyla buluştu. Kitabın hikayesini ve yazma sürecinizi paylaşır mısınız?
Dediğim gibi kendimi bildim bileli yazıyorum zaten ben. Aklıma bir şey geldiğinde hemen karalarım, bundan ne çıkar düşüncesi beynimi yer. Bazen öykü bazen şiir olarak son bulur. “Beni Kendimle Bırak”, 2019 yılında doğmuş bir bebek aslında. Aklıma o zaman gelen bir konuydu. Üstünde biraz fikir yürütünce ‘evet bu roman olur’ diye devam ettim. O esnada ikinci kızıma hamile kalınca biraz sekteye uğradı. Doğumdu, oydu buydu derken ara vermek zorunda kaldım. Ama tabii içim içimi yiyor. Sonra araya pandemi dönemi girdi, evden çalışmak işime yaradı. Sokağa çıkma yasaklarını kendime fayda haline getirdim. Ve bir yoğunlaşma döneminden sonra kitabı bitirdim. Tabii hiç kolay olmadı. Bir şey yazıyorsun sonra ilerleyen sayfalarda aklına başka bir fikir geliyor, geriye dönüyorsun, araya eklemeler yapıyorsun, sonra bir şeyler kafana takılıyor, siliyorsun, yeniden olay örgüsü kuruyorsun… Derken gerçekten çok emek verdim. Keyifli ama uğraştırıcı bir süreç oldu. Yine de diyebilirim ki son noktayı koyup ‘bitti’ dediğim an, yaşadığım mutluluk paha biçilemez...
- Kitap yazmak kadar kitabınızı basıp yayınlayacak bir yayınevi bulmak da bir o kadar zor olmalı... Mutlaka karşılaştığınız zorluklar ve engeller olmuştur. Anlatabilir misiniz kitabın yayınlanma sürecini?
Kitap bittikten sonra editleme (editoryal süreç) işini çok yakın bir arkadaşım olan ve bu yönde eğitimli olan Nazan Duman Türkşen yaptı. Kitap bitince dosyayı ona yolladım ve sağ olsun yardımcı oldu. Dosyamın profesyonel olarak hazır hale gelmesini istedim. Yani yayınevlerine editlenme işi bitmiş bir biçimde sunmak istedim. Şansım bunu yapabilecek bir arkadaşımın olmasıydı. Sonra internette araştırma yaptım, yeni bir yazar olarak hangi yayınevleri ile görüşürüm, hangi yayınevine göndermeliyim. Araştırmalarım sonucunda bulduğum 2-3 yayınevine dosyamı gönderdim. Geri dönüş olacağına yürekten inandım her zaman. Çünkü kitabıma, konuma güveniyordum. Geri dönüş oldu da. Gönderdiğim tüm yayınevleri bana sözleşme teklifi ile geri döndü. Ama bir şekilde hiçbiri ile olmadı. Ya prensipte anlaşamadık ya vaatler beni cezbetmedi ya sözleşme maddeleri uygun değildi. Tam ümitsizliğe kapıldığım bir dönemde Beyaz Fil yayınevi çıktı karşıma. Arkadaşımın aracılığı ile iletişim kurduk. Onlar da kitabımı beğendiler ve sonuçta anlaşma sağlanınca Mart 2022 döneminde imzayı attık. Tabii her şey dört dörtlük ilerledi diyemem ama sonuçta Temmuz ayında ilk baskısı ile okuyucu ile buluştuk.
GEÇMİŞ GELECEĞİ YÖNLENDİRİR
- Kitabı da konuşalım, okuyucuya 'spoiler' vermeden. Kitabın gerçek kişi ve hikayeleri yansıttığını düşünüyorum. Yanılıyor muyum? Yoksa tamamen kurmaca mı?
Bunu hep soruyorlar bana zaten. (Gülüyor) Okuyan herkesin en çok sorduğu soru bu. Gerçek mi? Kurmaca mı? Şunu açıkça söyleyeyim; her yazar mutlaka kendi hayatından bir şeyleri kitabına dahil eder. Bu bir fikir olur, bir olay olur ya da mesela bir kişi olur. Esinlenmedim denmesine pek inanmıyorum. Tabii ki kitabımda benim de hayatımdan esinlendiğim şeyler var. Ancak birebir hiçbir şeyi yazmadım, çünkü hayatıma dokunan herhangi birinin bir gün bana gelip “Aaaa bu benim beni niye yazdın” demesini istemem açıkçası. Değiştirdim, farklı mekanlar, farklı kurgular ile anlattım. Kurmaca ile gerçek hayatı harmanladım diyebilirim. Hesabını veremeyeceğim, açıklamasını yapamayacağım hiçbir şey yok kitabımda. 'Spoiler' vermemek adına diyebilirim ki insanlar hep “Geçmiş geçmişte kalır” derler. Ben ise, “Geçmiş geleceği yönlendirir” derim. “Beni Kendimle Bırak” tamamen böyle çıktı ve inanın bana Selin bunu yaşadı mı acaba diye okurların aklında soru işareti bırakmayı çok seviyorum.
- Yarım kalan tüm hikayeler bir gün tamamlanır mı sizce? Ya da tamamlanmalı mı?
Gönül ister ki hiçbir hikaye yarım kalmasın… Herkes hikayesini tamamlayarak yoluna devam etsin... Mümkün mü? Hayır. 40 yaşındayım, ‘Benim hiç geçmişe ait hikayem yok’ diyenini görmedim. Lise arkadaşım ile karşılaşıp liseyi yad ediyoruz, üniversite arkadaşımla telefonda konuşuyorum, geçmişten bir şeyler mutlaka konuya dahil oluyor. Geçmiş geçmişte kalmıyor. Sadece hayat bir şekilde devam ediyor. Sorunuza gelince, bana göre; hikayeler hep yarım, keşke tamamlansa, tamamlanmalı… Şartlar elverse keşke... Bence hayat daha kolay olurdu. Hikayesini tamamlayana helal olsun, tamamlayamayıp bir kenara koyarak devam edene de buradan selam olsun diyelim...
GEÇMİŞİ KURTARAMAZSIN AMA GELECEĞİNİ KURTARMAK SENİN ELİNDE!
- Yüzleşmek, hesaplaşmak yaraları iyileştirir mi?
Başkaları ne düşünür bilmiyorum ama ben her zaman hesaplaşılmasından, yüzleşilmesinden yanayım. Açık kalan defterler mutlaka kapatılmalı. Tabii ki gerçek hayatta böyle olmuyor ama ben isterdim açıkçası. Hiçbir şey yarım kalmasın, karnımızı ağrıtan taşlar dökülsün. Herkes kuşlar kadar hafiflesin. Herkesin böyle bir şansı olsa… Kendi annemden örnek vereyim; onu çok üzen, erken yaşta sağlık sorunları yaşamasına neden olan yakını biri var mesela. Bu kitabı okuyunca annem bile onunla yüzleşmeye karar verdiyse, ben daha üstüne laf söyleyemem sanırım. 2 kızım var. Özellikle büyük kızıma sürekli telkinde bulunuyorum: “Sakın içinde bir şey kalarak yola devam etme. Git o anda söyle kurtul.” Geçmişi kurtaramazsın ama geleceğini kurtarmak senin elinde! Bu da bu röportajı okuyan herkese ufak bir nasihat olsun...
- Zeytin Ağacı dizisini izlediniz mi? Çok izlendi ve çok tartışıldı. Orada da aile dizilimi meselesi işleniyor. Kitap tam olarak aile dizilimini konu almasa da bir nevi geçmişte yaşanmış kötülüklerin size veya kaderinize yansımasını işliyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İzlemedim ama sanırım ilk işim izlemek olacak. Şimdi gerçekten merak ettim.
- Yazmaya devam edecek misiniz? Yine bu tarz hikayeler mi? Yoksa başka denemeleriniz var mı/olacak mı?
Tabii ki devam edeceğim. Ölmediğim sürece bırakacağımı sanmıyorum. Her şeyden önce bu kitabın devamı gelecek... Zaten okuyanlar anlamıştır; birçok soru işareti ile kaldı kahramanımız. Bir de kitabın içinde bir karakter var ki herkesin en çok üzüldüğü... Sanırım onu da bir kitabıma konu edineceğim. Onun dışında şimdilik yakın tarihteki planlarım bu. Ama önce “Beni Kendimle Bırak” bir herkese ulaşsın, hak ettiği yere gelsin, ondan sonra devamı için başlayacağım. İlk bebeği büyütmeden başka bebeğe gerek yok.
- Eklemek, söylemek istediğiniz başka bir şey var mı?
Kitabımı lütfen alın ve okuyun... Beril’in hikayesinin herkese ulaşmasını çok istiyorum. Siz de onunla beraber yarım kalan hikayelerinizi tamamlayın... Sonra da sosyal medyadan beni bulun. “Selin Sunal” olarak Instagram’da, Facebook’ta, Twitter’da varım. Beni bulun ve bana yazın. Fikirlere, düşüncelere çok ama çok önem veriyorum.