TAKSAV tarafından bu yıl 10'uncusu düzenlenen Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali'ni, TAKSAV İzmir Temsilcisi Yasemin Sağlam ile konuştuk.

Toplumsal Araştırmalar Kültür ve Sanat İçin Vakıf (TAKSAV) tarafından düzenlenen Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali'nin 10'uncusu 2-12 Aralık tarihleri arasında 'emek' temasıyla tiyatroseverlerle buluşuyor.

İstanbul'da kurulduktan sonra merkezini Ankara'ya taşıyan ve burada tiyatro festivali düzenlemeye başlayan TAKSAV, 2012'de temsilciliğini açtığı, tarih boyunca 'tiyatrolar kenti' olarak bilinen İzmir'de 10'uncu yılını deviriyor.

TAKSAV İzmir Temsilcisi Yasemin Sağlam, festivalin dünü ve bugününü 35 Punto'ya anlattı...

  • İzmir'de 10 yıldır şehir için çok önemli bir festival düzenliyorsunuz. Bu serüven nasıl başladı?

Aslında vakfımız 1993 yılında kuruldu. Vakfın ilk merkezi İstanbul. Ancak kısa bir süre sonra merkez Ankara’ya taşınıyor. TAKSAV henüz beş yaşındayken Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali’ni düzenlemeye başlıyor. Yani tiyatroculuk vakıfla çok uzak değil, 25 yıllık bir geçmişi var bu ilişkinin. İzmir’de ise vakfın temsilciliği on yıl önce açıldı. İzmir temsilciliği ile beraber biz tiyatro festivalini hemen şehre getirdik. Vakfın mevcut olduğu İstanbul, Muğla gibi diğer şehirlerde bir tiyatro festivalimiz yok. İzmir tiyatro anlamında çok özel bir alan aslında. Bin yıllar öncesine dayanan bir tiyatro geçmişi var. İzmir’in Osmanlı dönemindeki muhalif yapısı da tiyatrolar ile dile getirilir olmuş hep. Saray'a rağmen kadın sanatçıların da Anadolu coğrafyasında sahneye çıkabildiği ilk şehir burası. Tabii bunda şehrin çok kültürlülüğü de büyük bir etmen, İstanbul’dan uzak oluşu da öyle... İzmir gerçekten köklerinde tiyatro olan bir şehir.

  • Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali'ni farklı kılan nedir?

TAKSAV öncelikle muhalif, alternatif bir yaşamın olabileceğine inanan insanlar tarafından kurulmuş bir vakıf. Can Yücel örneğin ilk kurucularımız arasında. Muhalif hayat görüşüne sahip bu vakıf ile en muhalif sanat; tiyatro, İzmir gibi bir kentte bir araya geldiği zaman bambaşka bir festival ortaya çıkıyor. Festivalimizde kendisine sahne, fırsat bulamayan tiyatrolara alan açmak bizim önceliğimiz. Üniversite oyunları, amatör tiyatrolar, isimlerini bildiğimiz, ünlü kimselerin tiyatrolarına nazaran festivalimizde daha çok yer buluyorlar. Bu sene Ukrayna, Azerbaycan ve Uruguay’dan gelen tiyatrolar festivalimize uluslararası boyut kazandıracaklar. Zaten festivalimizde ilk seneden itibaren her yıl yabancı oyunlar kendilerine yer buldu. Ayrıca oyunların dışında festivalimizi yan etkinliklerle de desteklemeye, renklendirmeye çalışıyoruz. Her sene tamamen ücretsiz en az üç atölye yapmaya çalışıyoruz. Bunun yanı sıra söyleşiler de festival programında mevcut. Biz festival açılışlarını biraz farklı yapmaya çalışıyoruz. Muhalif dilimizi bu açılışlara yansıtarak ödüllendirdiğimiz sanatçıların yanı sıra, yakın dönemde takdir ettiğimiz siyasal duruşa sahip kimselere de ses olup, bazen alan açıp onlara selam gönderiyoruz. Örneğin geçtiğimiz sene Ebrar Karakurt özelinde tüm Türkiye Kadın Voleybol Milli Takımı'nı selamladık. Bu sene İranlı kadınlara, Gezi Direnişi’ni sürdüren TMMOB’a selam gönderdik.

  • İzmir’de ilginç bir şekilde, Türkiye’nin diğer büyük şehirlerine nazaran bu tarz festivallerin sürdürülebilirliği daha mümkün oluyor. Bunda gönüllü olarak örgütlenen insanların emeklerinin ciddi bir payı olduğu da gerçek. Peki siz Uluslararası İzmir Tiyatro Festivali’nin devamlılığı açısından hiç endişeleniyor musunuz? Yeterli desteği ve ilgiyi gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Sanat destekle, dayanışmayla yaşar. Dışardan baktığınızda çok fazla destek alıyor gibi görünüyor olabiliriz. Ancak ne yazık ki bu kesinlikle yeterli değil. Salon desteği alıyoruz. Bazı belediyelerle tiyatro ile daha önce hiç buluşmamış insanları bu festival kapsamında oyunlara getiriyoruz. Burada da belediyeler destek oluyor aracılık konusunda. Ancak inanın bürokrasinin çarkları arasında hevesimiz çok kırılıyor. Yapılan iş, destek istediğimiz kurumlara çok net anlatılamıyor sanırım. Kaldı ki aslında iletişime ve iş birliğine en açık vakıflardan biriyiz. Bazen bu yaptığımızın küçümsendiğini görüyoruz ve bu bizi üzüyor. Yapılan çok küçük destekler sanki çok büyükmüşçesine parlatılıyor. Zaman içinde daha iyiye gideceğini düşünmek istiyorum. Biz belediyeleri biraz yoruyoruz. Onlar da bizi yoruyorlar galiba. Tiyatro yalnızca tiyatrocunun değil, oyun izlemeye gelen seyircinin de emeğine muhtaç bir sanat. Ve seyirci İzmir’de bir şekilde kendi payına düşeni yaparak salonları dolduruyor. Lakin şehirde çok ciddi bir salon sıkıntısı da mevcut. Beş yılda bir “tiyatro ölecek” derler. Yok televizyon çıktı, yok Netflix çıktı… Tiyatro ölür mü hiç? Tiyatro hep yaşayacak. Koskoca İzmir’de yalnızca dört güzel tiyatro salonu sayabiliriz.

  • İdeolojik duruşunuz sebebiyle yaptıklarınızın yeterli ilgiyi görmediğini, görmezden gelindiğini düşünüyor musunuz?

Zannetmiyorum. İzmir’in halihazırda kendisi muhalif bir kent. Yalnız merkezi hükümet için bunu söyleyemem. TAKSAV’ın düzenlediği İzmir’in yalnızca birinci, Ankara’nın da ilk 15 tiyatro festivali Kültür Bakanlığı’nın desteğini alıyordu. Bizi ikinci yıldan itibaren listeden çıkarttılar. Halbuki festival bütçesinin üçte birine tekabül eden bir paraydı bu ve bizi inanılmaz rahatlatıyordu. Bakanlıktan üst üste beş sene ret cevabı aldıktan sonra da biz başvurmayı bıraktık. Merkezi iktidarla yapımız gereği uzlaşmaz bir çelişki var. Ama İzmir için aynı şeyi söyleyemem. İzmir’de biraz bütçelerin iyi yönetilememesi, doğru-yanlış iş ayrımının iyi yapılamaması bize engel oluyor olabilir.