Tarih

Homeros'tan Victor Hugo'ya İzmir | Le Charivari - 1852

İzmir'in tarihi ile harmanladığı izlenimlerini aktaran Fransız gazeteciden, şehrin alışkanlıklarına dair ilginç anekdotlar...

Abone Ol

Sene 1852, Fransa’da dönemin en önemli muhalif gazetelerinden Le Charivari’nin yazı işleri müdürü Louis Adrien Huart, Doğu Akdeniz gezisinin sonunda İzmir’e geliyor.

İzmir’in tarihi ile harmanladığı izlenimlerini okuyucularına aktaran Huart, şehrin 19'uncu yüzyıldaki alışkanlıkları hakkında ilginç anekdotlara değiniyor.

Vapur rotasından sapmadan yola devam ediyor. Akşam karanlığında Sakız Adası'nda mola veriyoruz. Victor Hugo, Orientales eserinde Sakız Adası'nı "şarap adası" olarak adlandırır. Büyük şair haksız değil. Sakız, gerçekten mükemmel şaraplar üretiyor. Biz Fransa'da sadece yemek öncesi ya da sonrası şarap içeriz. Oysa burada halk yemek boyunca şarap içiyor. Sakız Adası'nda şaraplar, şarap tulumlarında saklanır. Sadece Fransa'da şarabı şişelemek gibi içler acısı bir alışkanlığımız var.

Gün doğarken, uzakta beliren esmer İzmir'in cilveli bir şekilde uzandığı limana giriyoruz...

Ünlü Victor Hugo, "Les Orientales" kitabında bu mısralar ile anlatır İzmir'i:

Güzel şapkası ile,
Bir Prenses İzmir
Mutlu ilkbaharların, davetine sonsuz icabet ile,
Bir türlü terk-i diyar edemediği...
Ve bir bardağın içinde,
Gülüşen bir demet çiçek misali,
Havalı bir grup adanın ötesinde,
Ahengi ile yarar denizleri.

İzmir, Asya kıyılarında yer almaktadır. Dünyanın dört parçası vardır: Avrupa, Afrika, Amerika, Asya. Birkaç kişi Avustralya'yı ekler, ancak dünyanın bu beşinci kısmı henüz coğrafyacılar tarafından resmi olarak tanınmamıştır. 

İzmir'de kahvehaneler genellikle kazıklar üzerinde, denizin üstündeki iskelelerde kuruludur. Kahveler sarı, bakır cezvelerde pişirilip, servis edilir.

Du Belloy sigaraları burada hala bilinmiyor. Tütün olarak İstanbul'da "çubuk", Semerkant'ta "houka", İzmir'de ise "nargile" içtim. Şehirde hiç tütün satan bir dükkan yok. Bu yüzden puro gibi tütün ürünlerini bulmak ve devamlı tüketmek çok zor. İlginç bir şekilde puronun tüm Doğu'da bir efsaneden ibaret olduğunu keşfettim.

Burada çevreyi gezmeye gelen seyyahlar ulaşım için eşek kullanırlar. Doğu'da eşeğe binmenin onur kırıcı bir yanı yoktur.


"İzmir - 1893"

Doğu toplumları deveyi de binek olarak kullanıyorlar. Bir düzinesini arka arkaya insanları taşırlarken gördüm. Hayatımda ilk kez canlı olarak gördüğüm deve ne ata benziyor, ne zebraya, ne katıra... Hepsinin sırtının ortasında bir kambur var. Çok hastalıklı ve rahatsız edici görünüme sahip bir hayvan. Deveye binmiş bir adam gördüğünüzde Champs-Elysées'den çok uzakta olduğunuzu anlıyorsunuz.

Paris nasıl Seine nehri tarafından ikiye ayrılıyorsa, İzmir de Meles nehri ile ayrılır.

Yaygın inanışa göre Homeros bu nehrin çiçekli kıyılarında dünyaya gelmiştir. Hatta Meles'in adının Homeros'un babası olduğu rivayet edilen Meletus'tan geldiği söylenmektedir.

Homeros, İlyada ve Odissea'nın yazarıdır. Bay Ponsard, Homeros için bir şiir yazmış ve Odissea'nın bazı bölümlerini Fransızca'ya çevirmiştir. Uzmanlar arasında genel görüş Homeros'un gerçekten yaşamış biri olduğu yönünde. Bazı alimler Homeros'un aslında hiç var olmadığını iddia ediyorlar.  

İzmir'de en çok dikkatimi çeken şeylerden biri de sokak köpekleri oldu. Her köşe başında birkaç tane sahipsiz köpeğe rastlamanız mümkün. Anladığım kadarıyla doğu toplumları bu hayvanlara çok derin saygı duyuyorlar.

Biraz da Türk kadınlarından bahsedelim; çok şaşırdığımı itiraf etmeliyim. Hiç de azımsanmayacak sayıda, bizim makyaj dediğimiz surat boyaları kullanan Türk kadınlarına rast geldim İzmir'de. 

Gezi boyunca beni en çok etkileyen şey; burada tanıştığım Türklerin bakış açıları ve hayat tarzları oldu. 

Louis Huart
Le Charivari Gazetesi - 7 Ekim 1852

Çeviri: Efe Yelbuğa / 35 Punto