Tarih

Cumhuriyet İlk 20 Yılında Neleri Başardı? | Images - 1941

100'üncü yılında Cumhuriyet Devrimi’ne daha yakından bakmak, unuttuklarımızı bir nebze hatırlamak ve hatırlatmak için...

Abone Ol

Bugün sadece cumhuriyeti değil, bölük pörçük tebaaların, birbirinden haberi olmayan kasabaların, kentlerin birleşerek Anadolu’da bir ulus olmasının, halkının her ferdinin birey olmasının da 100’üncü yılını kutluyoruz.

En azından Türkiye için cumhuriyet; sadece bir yönetim biçimini ifade etmez. Aynı zamanda köklü ve hızlı değişimlerin de miladı olduğu için halktaki karşılığı bambaşkadır. Lakin bu karşılık, son yıllarda atlattığımız ve atlatmakta olduğumuz birçok badire arasında bir miktar erozyona uğruyor. Hikayemizin nasıl başladığını ve bugünlere nasıl geldiğimizi bir bayrak ve bir de fotoğrafa indirger olduk.

İmkanlar çerçevesinde eşine az rastlanır sosyolojik ve iktisadi devrimlerin büyük bir hızla ilerlediği, diğer toplumların "çölde bir vaha" olarak adlandırdığı Cumhuriyet Devrimi’ne daha yakından bakmak, unuttuklarımızı bir nebze hatırlamak, hatırlatmak için; Mısır'da yayınlanan "Images" dergisinin 24 Mart 1941 tarihli, Cumhuriyet'in ilk 20 yılında neleri, nasıl başardığının anlatıldığı 602'nci sayısındaki tüm içeriklerin Türkçe çevirilerini 29 Ekim'den 10 Kasım'a kadar sizlerle paylaşacağız.

"Nice zahmet, nice emek verdi sana bu millet,
Yaşa sen Cumhuriyet!"

20 Yıldır Yükselmeye Devam Eden Yeni Bir Güç: Türkiye

Türkiye devriminin önemini tam olarak anlamak ve çağdaş bir ulus olma yolunda izlemesi gerekenleri kavramak için Kurtuluş Savaşı’ndan önceki birkaç yıla hakim olmamız gerekiyor.

Yıl 1908... “Jön Türkler” hareketi, Sultan Abdülhamid'in tahta çıkışından sonra lağvettiği meşrutiyeti yeniden getirmeye çalışıyordu. Aynı yıl Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu’nun iç karışıklıklarından yararlanarak Bosna-Hersek'i işgal etti. Kısa bir süre sonra Bulgaristan prensi Ferdinand, kendisini Osmanlı’ya bağlayan vasallık bağlarını kopardı. Padişahın 1898'de özerklik tanıdığı Girit de 1909'da Yunanistan'la birliğini ilan etti. Bunların sonucunda Osmanlı ordusunun bir bölümü yeni bir devrim yapmaya karar verdi ve Hareket Ordusu 1909 yılında İstanbul’a girdi. İttihat ve Terakki komitesi üyeleri Abdülhamid'i devirdi ve yerine İttihatçılar ile iyi anlaşan V. Mehmet getirildi.

1911'de Osmanlılar Afrika'daki son topraklarını da kaybetti. Libya’nın yanı sıra Rodos ve Oniki Adalar da İtalyanların eline geçti. 1912’de ordunun önemli kademelerindeki askerlerin bir bölümü “İttihat ve Terakki” grubundan ayrıldı. Aynı yıl, birinci Balkan Savaşı patlak verdi ve bunu 1913'te ikincisi takip etti. Savaşın sonunda imzalanan Bükreş Antlaşması ile Osmanlılar, Avrupa’daki topraklarını, Doğu Trakya dışında tamamen kaybetti ve bu, ülkede yeni bir devrim hareketine yol açtı.

Bu kayıpların ardından yaşanan iktidar kavgasını Enver Paşa kazandı ve ülkedeki Alman etkisi arttı. Aralık 1914'te Osmanlılar, İtilaf Devletleri'ne karşı Almanya’nın yanında savaşa girdi ve kaybetti.

1920'de Sevr Antlaşması ile Avrupa'da yalnızca İstanbul ve onun banliyöleri Osmanlı’nın elinde kaldı. Bunun yanı sıra Asya'daki en önemli toprağı olan İzmir'i de Sevr ile kaybetti.

Ancak Anadolu’daki yeni kurtuluş hareketinin liderinin adı Mustafa Kemal diye parlak bir kurmaydı. Mustafa Kemal, 1919'da Ankara'da devrimci bir hükümet kurdu ve Sevr Antlaşması'nı tanımayı reddetti.

Yunanlılar Küçük Asya'nın içlerine girmeye çalıştılarsa da Mustafa Kemal ve arkadaşları buna izin vermedi ve 1922’de İzmir, yeniden Türklerin eline geçti. Bu zafer 1923 yılında Lozan Antlaşması ile tescillendi ve akabinde cumhuriyet ilan edildi. Ankara da bu yeni cumhuriyetin başkenti oldu.

Atatürk, Türkiye'yi çağdaş bir güç, yükselen ülke haline getirmek için yorulmadan çalışıyordu. Hemşehrilerinin görünüşünü ve geleneklerini, Türk yazısını değiştirdi; orduyu yeniden düzenledi, demiryollarını çoğalttı; kadınları özgürleştirdi, sayısız okul kurup eğitimi en küçük köylere kadar yaydı, gençlere spor zevkini aşıladı; fabrikalar kurup ticaret ve sanayiyi geliştirdi.

Bir diktatör olmasına karşın ülkesini demokrasiye hazırladı ve bu geçiş döneminin en az sancılı şekilde geçilmesine önderlik etti. Dış politikada ise yaptıkları dünya tarihinde az görünen cinstendi. Türk dış politikasının son 50 yıldaki köhneliğini ivedilikle aşıp, “hasta adam” olarak nitelendirilen padişahların Türkiye’sini, birkaç yıl içinde sadece Orta Doğu'nun değil, Balkanların ve hatta Avrupa’nın en modern devletlerinden biri haline getirdi.

Bugün Bayrağı Mustafa Kemal’in Hayalindeki Gençlik Devraldı

Bir ülkeyi bir günde değiştiremezsin. Tarihte bazı ülkelerin modernleşmesi için yüzyıllar geçmesi gerektiğini biliyoruz. Lakin Mustafa Kemal, Türkiye'nin hayat tarzını ve çehresini tamamen değiştirmek için yalnızca birkaç yıla ihtiyaç duydu. Türkiye bu mucizeyi, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük liderleri arasında yer almayı hak eden bir adamın dehası sayesinde başardı. Bu adamın adı devrimden sonra Atatürk oldu. Etrafındaki insanlar ona Gri Kurt diyordu.

Türkiye'yi özgürleştirdikten sonra, onu Batı'dakiler gibi bir ülke yapma yönündeki görkemli projeyi tasarladı. Memurların sakallarını kestirdi, fesleri ve kaftanları kaldırdı; kadınları haremlerden çıkarıp millet hayatında rol verdi; eski adetleri, eski ön yargıları yıktı.

Planlarının gerçekleşmesi için, kendisinin önderlik ettiği bir seferberliğe girişti. Tıpkı Ağustos 1925'te Ankara'dan Kastamonu'ya ve oradan Karadeniz kıyılarına giderek halka, yeni devrim doğrultusunda giyim değişikliklerini anlatması örneğindeki gibi, şehir şehir, köy köy Türkiye’yi gezdi. Atatürk Lenin’in aksine, eserinin başarıya ulaştığını ölmeden önce görmenin derin mutluluğunu yaşadı.

Bugün, vefatından üç yıl sonra, Türk halkı onun hayal ettiği gibi bayrağı devraldı ve devrimlerine devam ediyor.

Bugünkü Türkiye'nin nüfusu 18 milyonun biraz üzerinde. Kadınların sayısı savaşlar yüzünden erkeklere göre önemli ölçüde fazla. Son istatistiklere göre her 769 erkeğe 1.000 kadın düşüyor. Türk milleti genç bir millet olarak göze çarpıyor. Nüfusun ortalama yaşı sadece 30 ve Türkiye nüfusunun yarısı 20 yaşın altında.

Milletin bu dinçliğini ve gençliğini korumak için özel tedbirler alındı. Spor uygulamaları yaygınlaştı. Kamusal alanda yaşam ve havacılık üzerine büyük atılımlar başlatıldı. Yetkililer tarafından halk sağlığına ilişkin konularda büyük özen gösterilerek bölgenin her yerine sağlık merkezleri kuruldu.

Ülke nüfusunun beşte dördünün kırsal kesimde veya nüfusu 12 binden az olan kasabalarda yaşaması nedeniyle Türk halkı daha sağlıklı. Türkiye'nin en büyük üç şehri yaklaşık 800 bin nüfusuyla İstanbul, İzmir ve Ankara. Büyük şehirlerde yaşamın oldukça modern olduğunu söyleyebiliriz. Ortalama 12 kişiden biri radyo sahibi. Kırsalda olduğu gibi büyük kentlerde de sosyal, siyasal ve kültürel yaşam büyük ölçüde Atatürk tarafından kurulan ve Halk Fırkası'na bağlı olan Halkevleri tarafından yönetiliyor ve bunlar herkesin erişimine açık.

Çeviri: Efe Yelbuğa / 35 Punto