Yıllardır süregelen "Lozan bitti mi, bitiyor mu?" tartışmaları arasında hakikat ile bağı peyderpey kopan Lozan Antlaşması'nın Türkiye'ye nasıl yeni bir kimlik kazandırdığını, İkinci Dünya Savaşı yıllarında, dönemin hükümetine ve İnönü'ye muhalefeti ile tanınan Tan Gazetesi baş yazarı Zekeriya Sertel'in kaleminden okuyalım.
Bugünkü Barışımızı Lozan'a Borçluyuz - Tan Gazetesi, 24 Temmuz 1942
Bir devletin dış siyasetini, siyasi ve içtimai şartları tayin eder. Bunda coğrafi vaziyetin de etkisi yok değildir. Fakat dış siyasette bir devlete gideceği yolu tayin eden en büyük unsur, o memleketin siyasi yapısıdır.
Emperyalist bir memleketin, istese de istemese de, savaşlardan kurtulmasının bir imkanı yoktur. Savaş, emperyalizmin kendi bünyesinde vardır. Nasıl ki bazı bünyeler tüm tedbirlere rağmen, hastalık mikroplarından kurtulamazlarsa, emperyalist devletlerin de kendilerini savaştan korumalarına imkan yoktur. Çünkü emperyalist devletler, başkalarının topraklarına genişlemek ve yayılmak ihtiyacındadırlar. Bu ihtiyaç onları işgal siyaseti takip etmeye sevk eder. İşgal ise mutlaka savaşı davet eder.
Bugün dünyayı ateşe boğan savaşın (II. Dünya Savaşı) esas kaynağını da bu ana prensipte bulabilirsiniz. Bugün dünyayı paylaşmak hevesine kapılıp, birbirlerini boğazlamak ile meşgul devletlerin hepsi büyümek veya istilası altında bulundurduğu toprakları başkasına vermemek için bu faciaya karışmışlardır.
Türkiye, Osmanlı İmparatorluğu halinde yaşadığı müddetçe, bütün hayatı birbirini takip eden savaşlar içinde geçmiştir. Bugünkü Türkiye, artık imparatorluğu tasfiye ederek kendi milli sınırları içinde hür ve müstakil yaşamak prensibini kabul ettiği günden beri savaşlardan kurtulmuştur.
İşte bizce Lozan Antlaşması’nın en büyük önemi budur. Lozan Antlaşması, Türkiye için imparatorluk devrini kapatan ve ona yeni bir milli varlık veren tarihi bir vesikadır. Bu antlaşma imzalandığı günden itibaren Türkiye artık işgal ve yayılma siyasetine veda etmiş, yeni bünyesinin gerektirdiği yeni siyaseti şöyle tespit etmiştir: Dışarıda ve içeride barış! Ne kimseden bir karış toprak istemek, ne de kimseye bir karış toprak vermek. Milli sınırları içinde kalkınmaya önem vererek yeni bir medeniyet kurmak.
Yeni Türkiye, siyasi ve içtimai bünyesine uygun olduğu için Lozan’dan beri bu siyasetine tamamen sadık kalmıştır. Hiçbir gün genişlemek hırsına kapılmamış, fakat hiçbir gün de milli sınırları savunma azmini de bırakmamıştır.
Bugün barış içinde yaşayışımızı Lozan Antlaşması ile birlikte oluşturulan bu ana siyasetin doğruluğuna borçluyuz. Bu itibar ile de Lozan’da emperyalist devletlerle aylarca çarpışarak, onlara Türkiye’nin bu yeni ruhunu anlatan ve Lozan Antlaşması'nı imzalatmayı ve imzalamayı başarmış olan İsmet İnönü’ye de Türk milleti, ebedi şükranını hiçbir zaman unutmayacaktır.
Her sene bugün bu tarihi olayı hatırlayarak İnönü’ye karşı olan minnet borcumuzu tazelemek, milli bir görevdir.
M. Zekeriya Sertel
35 Punto