İzmir Büyükşehir Belediyesi ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin katkılarıyla Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından düzenlenen Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ) Genel Kurulu ve Uluslararası Yerel Medya Zirvesi, çok sayıda yerel ve uluslararası gazetecinin katılımıyla gerçekleştirildi. Düzenlenen zirveyle birlikte İGC, Türkiye’nin en büyük Uluslararası Basın Merkezi’nin kapılarını da açtı.

Zirvede, bu yıl genel kurulunu tamamlamak üzere Paris, Viyana, Atina gibi aday şehirler arasından İzmir’i seçen EFJ, Alsancak Tarihi Havagazı Fabrikası’nda düzenlenen organizasyonda Türkiye’deki basın özgürlüğünü ve gazetecilerin durumunu ele aldı. Zirveye, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı Dilek Gappi, Avrupa Gazeteciler Federasyonu Başkanı Mogens Blicher Bjerregard, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Nikolaus Meyer Landrut, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Başkanı Gökhan Durmuş, TGS Yönetim Kurulu Üyesi İpek Yezdani, TGS Akademi Direktörü Orhan Şener, Gazetemiz İmtiyaz Sahibi İş insanı Halil Aslan ve çok sayıda gazeteci katıldı.

TÜRKİYE’DE GERÇEĞİ YAZMAK ATEŞTEN GÖMLEK

Toplantının açılış konuşmasını yapan ve doğru ve tarafsız haber alamayan toplumların nefes alamayacağını ve ön yargıların içinde boğulacağını vurgulayan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “Toplumumuz hakikati buluşturma sorumluluğu basın mensuplarının omuzundadır. Taşınması zaten zor olan bu görev düşünce özgürlüğünün olmadığı ülkelerde daha ağır bir göreve dönüşür. Türkiye gibi özgürlüklerin ağır saldırı altında olduğu basın özgürlüğünün her gün darbe aldığı ülkemizde gerçeği yazmanın karşılığı ateşten gölek giymektir. Ülkemiz yeniden özgürlüklerine kazanacaksa bunu ateşten gömlekleri giyenlere borçluyuz. Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün hazırladığı 2022 dünya basın özgürlüğü raporuna göre, Türkiye 180 ülke arasında 149’uncu sırada. TGS tarafından hazırlanan rapora göre mayıs ayından itibaren 26 gazeteci gazetecilik faaliyetleri nedeniyle cezalandırıldı. Gazeteciler hakkında açılan davalar, yargılamalar, sayısız tutuklamalar Türkiye’de basın özgürlüğünün ne kadar büyük bir tehdit altında olduğunu gösteriyor. TBMM de görüşülmeye başlanacak kamuoyunda dezenformasyon adıyla bilinen yasa gösteriyor ki iktidar gazeteciler üzerinde kurduğu tahakkümü yeterli bulmamış. İktidar seçime giderken Sosyal medya üzerinden basın ve ifade özgürlüğünü daha fazla baskı altına almaya çalışıyor. Basın ve ifade özgürlüğünü susturma çabaları sadece ülkemize özgü değil. Tüm dünyada örneklerini gördüğümüz Otoriter yönetimleri iktidarlarını korumak için kullandıkları en önemli araçlardan biri. Türkiye’de yolun sonuna geldik. Basın özgürlüğü üzerindeki baskı ve sansür gazetecilerin yaşadığı hukuksuzluk çok yakında sona erecek” ifadelerinde bulundu. Soyer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Basın özgürlüğü için nitelikli yetişmiş iş gücüne ve doğru finans modeline ihtiyaç var. Değişen dijital koşullara uyum sağlamak basının özgürleşmesi için başka bir öncelik.”

HAPİSTEKİ GAZETECİ SAYISI AZALSA DA BASKI AZALMIYOR

Türkiye’de gazeteciliğin durumu ve basın özgürlüğü mücadelesi hakkında konuşan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Yönetim Kurulu Üyesi İpek Yezdani kendi deneyimleri ve meslek örgütleri araştırmalarından yola çıkarak Türkiye’de gazeteci olmanın zorluklarını anlattı. Yezdani, “Hapisteki gazetecilerin sayısı azalsa da baskı azalmıyor” dedi. Konuşmalarına; geçtiğimiz yıl İstanbul Taksim’deki ‘Onur Yürüyüşü’ sırasında fotoğraf çekmek için bulunan FP Foto Muhabiri Bülent Kılıç’ın polisin sert müdahalesine maruz kaldığı fotoğrafı göstererek başlayan Yezdani, fotoğrafın Türkiye’deki gazetecilerin uğradığı baskıların küçük bir özeti olduğunu belirtti. Türkiye’de gazetecilerin iktidarın baskısı altında ezildiğini; tutuklamalar, yargılamalar sonucu işsizlikle karşı karşıya kaldıklarını ya da düşük maaşa çalışmak zorunda kaldıklarını dile getiren Yezdani, “Hapishanelerdeki gazetecilerin sayısı azalsa da bu gazetecilere yapılan baskının son bulduğu anlamına gelmiyor. Çok yakın bir zamanda 21 gazeteci Diyarbakır’da tutuklandı. Peki bu gazetecilerin tutuklanmasındaki sayı azalmasına rağmen neden bu baskı artı. Çünkü bu baskı para cezası ve yargılanma süreçlerinin uzamasıyla arttı” sözlerini kaydetti. Yezdani, iktidarın basını ve medyayı kontrol altına almak için kurumlar üzerinden uyguladığı tüm cezaların aynı zamanda halkın doğru bilgiyi almasına da engel olduğunu aktardı. Türkiye’nin basın özgürlüğü sıralamasında dünyada 149’uncu sırada yer aldığını hatırlatan Yezdani, “2021 yılında 241 gazeteci yargılandı ve 135 ayrı dava görüldü. Bu davaların 16’sı hapis cezası ile sonuçlandı. 28 gazeteci 83 yıllığına hapsedildi. 2022 yılında ise 44 gazeteci yargılandı” sözlerini kaydetti.

PSİKOLOJİK DESTEK TALEBİ YÜZDE 400’E ULAŞTI

Türkiye’de gazeteciliğin büyük bir dönüşüm içinde olduğunu ifade eden Gökhan Durmuş, “Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gazetecilik büyük bir dönüşüm içinde. Pandemi nedeniyle evlere kapandığımız günlerde 5 yılda ulaşacağımız dijital hıza birkaç ayda ulaştık. Dijitalleşmenin bu denli hızlı olması evden çalışma kuralları belli olmayan bizim gibi ülkeler de gazetecilere daha esnek, kuralsız ve uzun süreli çalışmayı dayattı. Pandemi sürecinde sendikamızdan psikolojik destek talebi yüzde 400’lere ulaştı. Hali hazırda güvencesiz ve düşük ücretle çalışan meslektaşlarımız psikolojik sorunlarla da uğraşmaya başladı. Bu sıkışma hali sendikalaşma eğilimini arttırdı. Pandemi döneminde sorunlarının çözülmesini isteyen 5 farklı işyerinden meslektaşlarımız sendikamıza katılarak toplu iş sözleşmeleri ile haklarını ilerletti. Evde ya da ofiste, internet medyasında ya da geleneksel medyada nerede çalışırsak çalışalım hem daha iyi koşullarda yaşamak hem de mesleğimizi layıkıyla yapabilmek için sendikalaşmaktan, dayanışma içinde olmaktan başka bir çaremiz yok. Unutmadan sizlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Geçtiğimiz yıl BBC İstanbul Ofisinde gerçekleştirdiğimiz ve 15 gün süren grevimize gösterdiğiniz dayanışma için minnettarız” diye konuştu.

SON 1 YILDA YAŞADIKLARIMIZ ŞÖYLE

Gazetecilerin Türkiye’de son bir yılda yaşadığı baskıları rakamlarla anlatan Durmui, “31 gazeteci 52 gün gözaltında kaldı. 60 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. 28 davada 273 gazeteci yargılandı. Yargılanan gazeteciler toplam 75 yıl 5 ay 26 gün hapis cezasına mahkum edildi. 57 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 32 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi. 54 haber sitesine ve 1355 haber içeriğine erişim engeli getirildi. RTÜK 61 ayrı karar ile 10 milyon 427 bin 902 TL idari para cezası verdi televizyon kanalarına 559 basın kartı iptal edildi. Basın ilan kurumu 25 gün ilan kesme cezası verdi. Evrensel Gazetesinin ilan hakkı 800 günü aşkın zamandın gasp ediliyor. Sektörümüzdeki işsizlik oranı yüzde 18.3. Böyle bir tablo içerisinde baskılara boyun eğmeyen, kalemlerini satmayan, basın meslek ilkelerinden ödün vermeden gazetecilik faaliyetini sürdüren binlerce meslektaşımız var. Sizlerin huzurunda onlara çok teşekkür ediyorum. Bizlerin mesleğe olan bu bağlılığı değiştirecek her şeyi” ifadelerine yer verdi.

GAZETECİLERE VERİLEN DEĞER UMUT VERİCİ

“Türkiye’deki gazetecilerin yaşadığı davalarda buradaydım” diyen EFJ Başkanı Mogens Blicher Bjerregård ise, şu ifadelere yer verdi: “Tüm gazetecilere sokaklarda kamuoyunda büyük bir destek vardı. Burada gazetecilere verilen değerin ne kadar olduğunu gördük ve Türkiye’de bunları görmek gerçekten umut verici. Sizler Türkiye’de gazeteciler olarak yargılandınız. Zamanınızı gazetecilik yerine mahkemelere çıkarak harcadınız. Bu gazetecilere yapılmaması gereken bir şey. Binlerceniz defalarca mahkemelere çağırıldınız. Ülkenizde çok başarılı işler yaptınız. Biliyoruz ki daha yapılacak çok iş var ve biz de bu yüzden buradayız” diye konuştu. Akademinin gazetecilere yardımcı olduğunu belirten Bjerregård, “Akademinin kurumsallaşmış yapı oluşturup bu sayede gazetecilere yardımcı oluyor. Bu bizim için ilham kaynağı. Böyle bir örgütlenme bizler için çok iyi bir örnek.”

DEMOKRASİ ÖZGÜR GAZETECİLİKLE VAR OLUR

AB Türkiye Delegasyonu Başkanı ve Büyükelçi Nikolaus Meyer Landrut, “İfade özgürlüğü aynı zamanda çoğulcu bir demokrasinin işleyebilmesi için bütüncül bir rol üstlenmelidir. Vatandaşlar bağımsız bir medyaya erişemezlerse doğru bir bilgiye de erişemezler bu olmazsa vatandaşlar taraflı bilgiye ulaşırlar. Doğru ve bağımsız bir medya tüm süreçler için gereklidir. Böylece şeffaf bir hükümete ulaşılır. Ukrayna’da sansürün dezenformasyonla dolu bir basınla karşı karşıyayız. Böylelikle toplumlar karşısında çok yönlü bir demokrasi anca özgür gazetecilik varsa var olur. Asılsız haberlere pandemide de çok sayıda maruz kaldık. Bağımsız bir medya ekonomik olarak da gazetenin bağımsızlığını sürdürülebileceği bir yapıya neden olur” ifadelerine yer verdi.

TÜRKİYE’Yİ TAKİP EDİYORUZ

Landrut, “Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde siyasi koşullarını ve uyum sürecini takip ediyoruz. Kriterlere baktığımızda Avrupa Birliği’nde hukukun üstünlüğü ifade özgürlüğü yargı bağımsızlığı gibi kriterler vardır sonuncusu Ekim 2021’de yayınlandı. Bu yayınlana raporlarda ne yazık ki Türkiye’de görülen olumsuz bir gidişat görülmüştür. Eğer bizim sağlıklı bir kamu araştırmasına ihtiyacımız varsa Türkiye’nin özellikle genel seçimler doğrultusunda konuya önem vermesi gerekiyor. Özgür alanın aynı zamanda desteklenmesi beslenmesi ama baskı altına alınmaması gerekiyor. Biz Avrupa Birliği olarak yerel kuruluşlarla yakın bir temas halindeyiz. Bu sayede yasal ve düzenleyici bir politika ortamının hazırlanmasında destekte bulunuyoruz” dedi.