Tarih

31 Aralık: Noel ile Yılbaşı Aynı Şey Mi?

31 Aralık gecesi kutladığımız yılbaşı ile Noel aynı şey mi? Osmanlı’da yılbaşı kutlanıyor muydu? Noel ağacı ile yılbaşı arasında nasıl bir bağ var?

Abone Ol

"Müslüman Noel kutlamaz!" Her yıl olduğu gibi bu yıl da yılbaşını kimileri coşkuyla ve umut dolu dileklerle kutlarken, kimileri ise ‘Noel Baba’ tepkisiyle karşılıyor. Peki her yılın sonunda sorulan “Noel ile yılbaşı aynı şey mi?” sorusunun cevabı nedir? Dini sebeplerle ortaya konan rahatsızlığın bir temeli var mı? Osmanlı’da yılbaşı kutlanıyor muydu? Noel ağacı ile yılbaşı arasında nasıl bir bağ var?

Tüm bu soruların yanıtlarını yerli ve yabancı arşivlerde aradık...

Noel ile yılbaşı aynı şey midir?

Hayır, değildir.

Noel, Hristiyanların İsa Peygamberin doğum gününü kutladıkları dini bir bayramdır. Doğu Ortodoks kiliselerince 6 Ocak’ta kutlanan Noel Bayramı, diğer Hristiyan kiliselerince 25 Aralık’ta kutlanmaktadır. Yılbaşı ise miladi takvim kullanan ülkelerde 31 Aralık'ı 1 Ocak'a bağlayan gece yeni yılı karşılamak için kutlanır. Dini bir altyapısı yoktur.

'Yarım Ay' dergisinin 1 Ocak 1937 tarihinde yayınlanan 46. sayısında yer alan "İkincikanun (Ocak Ayı) Niçin ve Nasıl Yılbaşı Olmuştur?" başlıklı yazısında konu ile ilgili şu açıklamaya yer verilmiş:

"Papa VII. Gregorio, Mart ayının 25’i (Hristiyanlıkta Müjde Bayramı) olarak kabul edilmiş olan yılbaşını, Ocak ayının birinci gününe taşıdı. Ne batı, ne doğu takvimlerinde o güne kadar Ocak ayı, yılbaşı olarak kabul edilmediğine göre, bu değişiklik takvimde büyük bir yenilik teşkil ediyordu. VII. Gregorio, bu işi 1078 yılında yaptı. Bunu İsa’nın doğum tarihi olarak kabul olunan güne denk getirmedi. Bir hafta sonraki 1 Ocak’ın yılbaşı olmasını uygun gördü. 

Şu izahtan anlaşılıyor ki yılbaşının İsa’nın doğum günü ile bir alakası yoktur...”

Aynı yazının daha sonraki pasajlarında yılbaşı kutlamalarının Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk kez ne zaman kabul gördüğü ve kutlamalara bizzat dönemin halifelik unvanını taşıyan padişahlarının da katıldığı şu cümlelerle anlatılıyor:

"Batı yılbaşına Osmanlıların ilk gösterdikleri alaka 1829 yılındadır. O senenin başında İstanbul’daki İngiltere elçisi, Haliç’te bulunan bir gemide büyük bir balo verdi ve Osmanlı bakanlarını ve komutanlarını davet etti. O vakte kadar alafranga bir ziyafet devletçe görülmüş şey değildi. Davetliler yatsı namazını Tersane Divanhanesi’nde kıldıktan sonra sandallarla gemiye gitmiş, sabaha kadar eğlenmişlerdi...

Serasker Hüsrev Paşa o vakit padişah bulunan Sultan II. Mahmut’a yılbaşı eğlencelerini ballandıra ballandıra anlatmış, ve hatta elmaslı çatal ve kaşık takımı yaptırarak hünkara sunmuştu. 1856 yılında da Sultan Abdülmecid, Fransız elçisi Tovenel tarafından tertip olunan büyük baloya gitmiş, dansları seyretmiş ve memnun olarak saraya dönmüştü.

O yıllardan sonra yılbaşı eğlencelerine Türkiye’de de alaka gösterilmeye başlandı. Yılbaşı, şimdi bizim de sayılı günlerimizden biridir. Onda, esasen dini bir anlam yoktur, medeni takvimden bir gündür. Fakat ömürlerinden bir yılın batıp, yeni bir yılın doğduğunu yüz milyonlarca insana hatırlatan bir dönüm günüdür. Bunun içindir ki gönüllerde heyecan uyandırmaktadır."

O halde yılbaşı kutlamalarında Noel ağacının ne işi var?

Cevap basit: komşu çocukları...

Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu’nda Türkler ve Rumlar yüzyıllarca beraber yaşadılar. Katoliklerin aksine, Rum Ortodoks geleneğe göre Noel Baba, çocuklara hediyelerini 24 Aralık gecesi değil, 31 Aralık gecesi getirir ve çocuklar hediyelerini 1 Ocak sabahı uyandıklarında Noel ağacının altında bulurlar.

Greek Reporter haberinde, Hristiyan gelenekleri şu şekilde aktarılıyor:

"...Rum Ortodoks geleneğine göre, diğer Hristiyan geleneklerin aksine Noel Baba, 6 Aralık'ta (Aziz Nicholas Günü) veya Noel arifesinde (24 Aralık) gelmiyor. Çocuklara hediyeler getiren Noel Baba (bizim için Aziz Basil) Rum Ortodokslara 1 Ocak'ta uğruyor.

Varlıklı bir ailede dünyaya gelen Aziz Basil, sahip olduğu her şeyi fakirlere, yoksullara, muhtaçlara ve çocuklara dağıttı. Efsaneye göre Aziz Basil, yaşadığı şehir olan Keysariya’daki halkı şehrin kuşatmasını durdurmak için fidye ödemeye çağırdı. Şehrin her bir vatandaşı elinde ne varsa, altın ve mücevher olarak Basil’e verdi. Fidye toplandığında, düşman bu dayanışmadan o kadar utandı ki, ödemeyi almadan kuşatmayı kaldırdı. Aziz Basil halk tarafından daha sonra elde kalan fidyeyi iade etmekle görevlendirildi. Ancak hangi eşyaların hangi aileye ait olduğunu bilmesinin hiçbir yolu yoktu. Böylece tüm mücevherleri pişirip somun ekmek yaptı ve somunları şehre dağıttı ve her vatandaş kendi payına düşeni aldı. En azından efsaneye göre hikaye böyle...

Aslında öznesinin farklı bir kişi olduğu buna benzer bir hikaye daha var Hristiyanlık tarihinde. Fakir bir adamın üç kızını, uygun ve yeterli çeyizleri olmamasına rağmen evlendirmesine yardım ettiği söylenen başka bir Rum piskoposu olan Aziz Nikolaos’un hikayesinden bahsediyoruz. Nikolaos‘un yaşadığı dönemde belirli bir yaşa gelmiş kızların evlenememesi ve işsiz olmaları durumunda kendilerini bekleyen tek akıbet fahişelikti. Zavallı adamın içinde bulunduğu kötü durumu duyan Aziz Nikolaos ona yardım etmeye karar verdi. Ancak Aziz Nikolaos adama toplum içinde yardım edemeyecek kadar alçakgönüllü olduğu için gecenin karanlığında evine gitti ve açık pencereden içeri altın paralarla dolu olan, üç (her kız için bir tane) çanta attı.

Yüzyıllar boyunca iki efsane birbirine karıştı ve bugün batı dünyası 'Noel Baba’yı Nicholas ile ilişkilendirirken, doğu Hristiyanları ise 'Noel Baba' ile Aziz Basil’i özdeşleştirdi."

Çocukları sevindirmek için yüzyıllar boyunca Anadolu’da da devam ettirilen bu gelenek, zamanla Rum ailelerince komşu Türk çocuklara da hediye verilerek yaygınlaşmış ve Türklerce de dini bir manadan bağımsız, çocukları mutlu etmek için benimsenmiştir. 

Anadolu insanı için Noel Baba ve Noel ağacının yılbaşı ile arasındaki bağın kaynağı sanılanın aksine Coca-Cola reklamları da değil, bu gelenektir. Coca-Cola, Türkiye’de 1964 yılında satılmaya başlanmıştır. Zira 30’lu yıllarda Türkiye’de çıkan birçok gazete karikatürü ve tasvirinde de Noel Baba’ya rastlamak mümkündür.

"Tarih, hayat takviminden bir sayfa daha kopardı.
Cumhuriyet, bütün okuyucularının yeni yılını tebrik eder ve
her biri için ayrı ayrı şunları diler: Sağlık, zenginlik, dirlik, düzenlik."

"Dün gece yarısından beri 1935 yılına ayak basmış bulunuyoruz. Yeni yılı kutlamak eski bir adettir. Halinden memnun olmayanların gelecekten medet ummalarını normal görmeliyiz. Fakat eski bir ata sözüdür: Gelen gideni aratmasın, derler. Biz de okuyucularımızın yeni yıllarını kutlarken, gelen yılın kendilerine gidenden daha hayırlı olmasını diliyoruz."

Efe Yelbuğa / 35 Punto