Mikroplastikler artık her yerdeler. Soluduğumuz atmosferde, içtiğimiz suda ve yediğimiz yiyeceklerin içinde dahi varlar. Hatta organlarımızda bile; akciğerlerden plasentaya, kemik iliğinden kan damarlarına kadar her yerde bulunuyorlar. Ve şimdi mikroplastiklerin çapı 5 milimetreden küçük olan parçacıklarının beynimize de ulaştığı ortaya çıktı. Bu iddia, New Mexico Üniversitesi tarafından çeşitli araştırmaların sonunda ortaya atıldı ve Amerika Birleşik Devletleri Sağlık ve İnsani Hizmetler Bakanlığı'na bağlı Ulusal Sağlık Enstitüleri tarafından internet ortamında yayımlandı.

New Mexico Üniversitesi’nden bir araştırma ekibi, insan beyninde mikroplastiklerin varlığını tespit etti. Bu arada, su arıtma tekniklerinde de ilerlemeler kaydediliyor: Missouri Üniversitesi, sudaki nanoplastiklerin yüzde 98’ini temizleyen yeni çözücüler geliştirdi.

Mikroplastiklerin insan vücudunda birikmesinin sağlık üzerindeki etkileri hala bilinmiyor, ancak bazı araştırmacılar, plastik kirliliğini küresel ölçekte ele alınması gereken bir acil durum olarak değerlendiriyor. Bilim camiası, bu maddelere maruz kalmamızı azaltmak ya da ortadan kaldırmak için çalışmalar yürütüyor. En son yenilik ise Missouri Üniversitesi’ndeki bir araştırma grubundan geldi. Bu grup, sudaki yabancı maddelerin yüzde 98'den fazlasını yok eden, kirletici olmayan bir çözücü geliştirdi.

Whatsapp Image 2024 08 24 At 17.16.02

Beyindeki Mikroplastikler

New Mexico Üniversitesi’nden araştırmacılar, bazı otopsi yapılan bedenlerin karaciğer, böbrek ve beyinlerinin mikroplastiklerle kirlendiğini ortaya koydu. İncelenen 91 beyin örneğinin; diğer organlara kıyasla ortalama 10 ila 20 kat daha fazla mikroplastik içerdiği araştırma sonucunda ortaya çıktı. New Mexico Üniversitesi Eczacılık Bilimleri Profesörü ve çalışmanın ortak yazarlarından Matthew Campen, Guardian’a verdiği demeçte, "Beynimizde tahmin ettiğimden çok daha fazla plastik var" dedi.

Ayrıca, mikroplastiklere maruz kalmamız her geçen yıl daha da artıyor gibi görünüyor. Bu yıl yapılan çalışmada tespit edilen kalıntı miktarı, 2016'da toplanan bazı örneklere kıyasla yüzde 50 daha yüksek. Bu bulgu, beyindeki mikroplastiklerin çevredeki gibi hızla biriktiğini düşündürebilir.

Alzheimer ve bunama hastalığı olan kişilerin beyinlerinden alınan on iki örnek incelendiğinde, sağlıklı beyinlere kıyasla on kat daha fazla plastik içerdiği bulundu. Mikroplastiklerin insan sağlığı üzerinde ciddi etkileri olabileceği düşünülse de, henüz kesin bir bağlantı kurmak mümkün değil.

Sağlık Üzerindeki Etkileri

Mikroplastiklerin sağlık üzerindeki olumsuz etkileri arasında oksidatif stres yer alabilir; bu da iltihaplanmalara, hücre hasarına ve kardiyovasküler hastalıklara yol açabilir. Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), "Şu anda eldeki bilimsel kanıtlar, gıdalarda tespit edilen mikroplastik veya nanoplastik seviyelerinin insan sağlığı için risk oluşturduğunu göstermiyor" şeklinde açıklama yapmaya devam ediyor.

Kentlerin Yeşil Gelecek Vizyonları Konak'ta Vitrine Çıktı Kentlerin Yeşil Gelecek Vizyonları Konak'ta Vitrine Çıktı

Buna karşın, plastiklerde bulunan kimyasal maddelerin sağlık üzerindeki etkileri daha net. Plastikleri daha esnek hale getirmek için kullanılan ftalatlar gibi kimyasallar, sağlık sorunlarına yol açabilir. New York Üniversitesi’nden araştırmacı Leonardo Trasande’nin çalışması, ftalatlara maruz kalmanın Amerika Birleşik Devletleri'nde kardiyovasküler hastalıklar ve ölüm riskini artırdığını ortaya koydu.

Olası Çözümler

Plastiğe maruz kalmamızı azaltmak için bazı stratejiler uygulanabilir. Araştırmacılar, örneğin, yemek hazırlarken plastik kullanımından kaçınmayı, özellikle mikrodalga kullanırken plastikten kaçınmayı tavsiye ediyor. Ayrıca, şişelenmiş su yerine musluk suyu içmek ve plastikle kirlenmiş tozun birikmesini önlemek de önemli.

Bilim insanları, plastik kirliliğini azaltmaya yönelik çözümler bulma konusunda da ilerlemeler kaydediyor. Bir örnek, Missouri Üniversitesi'nden geliyor. Bir grup araştırmacı, sudaki nanoplastikleri (1 ila 100 nanometre boyutundaki plastikler) uzaklaştırmak için yeni bir teknik geliştirdi. Bu tekniğin temeli, son derece düşük toksisite ve yüksek biyobozunurluk derecesi ile "sürdürülebilir" olarak tanımlanan hidrofobik derin ötektik çözücülerin kullanımına dayanıyor.

Testler sırasında bu çevre dostu çözücüler, hem tatlı hem de tuzlu sudan yabancı maddelerin yüzde 98,4'ünü ayrıştırmada etkili oldu. Çalışmanın sunumunda yer aldığı gibi, bu teknik, nanoplastik sorununa karşı “sürdürülebilir bir çözüm” olarak su kirliliğini azaltmaya yardımcı olabilir.

Haber: Valeriano Musiu / Corriere della Sera

Çeviri: Efe Yelbuğa / 35 Punto