İzmir'de, iklim değişikliğiyle birlikte çevre düzenlemelerinde uygulanan peyzaj çalışmalarında dönüşüm süreci başladı.
Abone Ol
İzmir'de, küresel iklim değişikliğiyle birlikte suyun doğru kullanımı kapsamında, çevre düzenlemelerinde uygulanan peyzaj çalışmalarında dönüşüm süreci başladı.
Kentin içindeki yeşil alanlarda, parklarda çok su tüketen bitkiler yerine, kuraklığa dayanıklı, su istemeyen peyzaj bitkileri yerleştirildiğini aktaran İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, "Şu ana kadar 18 bin üzerinde çalı ve ağaç dikimini gerçekleştirdik. Bunu çoğaltacağız ve İzmir'in tüm yeşil alanlarını da İzmir'in doğasıyla uyumlu sadece doğal yağış rejimi ile büyüyebilen ve peyzajı güzelleştiren bitkilere dönüyoruz" dedi.
İzmir'de, küresel ısınma ve iklim değişikliği etkilerine bağlı olarak kurak bir dönemden geçiliyor.
Küresel iklim değişikliğinin etkileri yanı sıra artan kent nüfusu, kentlerin sürdürülebilirliği için yeterli miktarlarda ve sürdürülebilir yeşil alanların gerekliliği gibi konularda suyun doğru kullanımı ön plana çıktı.
İklim krizinden ilk önce etkilenecek bölgelerin başında gelen Akdeniz zonu içerisinde yer alan İzmir'de, çevre düzenlemelerinde uygulanan peyzaj çalışmalarında dönüşüm süreci başladı.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yeni hayata geçirdikleri 'Sünger Şehir' projesi ile yağmur suyu depolama uygulaması başlattıklarını, 2 yıl önce 'Doğal Yeşil' uygulaması ile kentin içindeki yeşil alanlarda, parklarda çok su tüketen bitkiler yerine, kentin doğasıyla uyumlu, geçmişteki bitki örtüsünü tekrar gündeme getirecek bir çalışma başlattıklarını söyledi.
Menderes, Mavişehir Flamingo Parkında, Aşık Veysel Rekreasyon Alanında, Sasalı gibi birçok yerde doğal bitki örtüsünü tekrar canlandırmak için palamut meşesi, menengiç, sandal ağacı, zakkum, hayıt gibi bitkilere yöneldiklerini değinen Başkan Soyer, "Sandal ağacının nesli tükenmek üzereydi. Kooperatiflerle iş birliği yaparak hücre klonlaması başlattık. Şimdi binlerce sandal ağacımız var. Daha küçükler ama büyüyorlar. Bu ağaç ve çalıların özelliği çok az su tüketerek, peyzajı gerçekleştirebiliyor olmaları. Şu ana kadar 18 bin üzerinde çalı ve ağaç dikimini gerçekleştirdik. Bunu çoğaltacağız ve İzmir'in tüm yeşil alanlarını da İzmir'in doğasıyla uyumlu sadece doğal yağış rejimi ile büyüyebilen ve peyzajı güzelleştiren bitkilere dönüyoruz. Şu anda ölçmek mümkün değil ama çok ciddi bir tasarruf sağlayacağız. Sadece yağmur suyunu depolayarak yapacağımız çalışmayla hedefimiz yüzde 70 tasarruf." dedi.
YAĞMUR SUYU BAHÇELERİ YAPILIYOR
Suyun toprakla buluşturulması konusunda hayata geçirdikleri çalışmaları aktaran Başkan Soyer, "3 ayrı çalışmayı birden yürütüyoruz. Kent merkezindeki çatılardaki suyu toplayacak yağmur suyu depoları çalışmasında 5 bin depo ile başladık. Talep topluyoruz. 2 bin üzerinde talep geldi. Onları sitelerimize, apartmanlarımıza, büyük çatısı olan binalara monte etmeye başladık.
Aynı şekilde kırsalda iki ayrı çalışma yürütüyoruz. Yağmur suyu bahçeleri yapıyoruz. Yağmur suyunu toprağın altına sızdıracak bir çalışma bu. 10 bin yağmur suyu bahçesi hedefledik. Ödemiş'te 2 bin yağmur suyu sarnıcının kurulmasıyla ilgili üreticimize müjdeyi verdik. Ödemiş'te bu çalışma sürüyor. Çünkü biz şehri beton bir kabukla örtmüşüz aslında. Asfaltlarla, beton ve kaldırımlarla toprakla buluşmasını engelleyecek ve su taşkınlarının sebep olacak sonuçlar doğurmuşuz. Bu tür çalışmalarla bunları da çok daha hafifletmiş ve aşağıya çekmiş olacağız" dedi.
'İZMİR DÖNÜŞÜM SÜRECİ YAŞIYOR'
TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İzmir Şubesi Başkanı Elvin Sönmez Güler de İzmir'de uygulanan peyzaj çalışmalarında bir dönüşüm süreci yaşandığını söyledi.
Farklı bir bakış açısı yerleştirilmeye çalışıldığını aktaran Güler, bunun üretim ayağına yansıması, üretim ayağının piyasaya yansıması ve belediyedeki uygulamalara yansımasının bir süreç olduğunu ve adaptasyon sürecinin yakından takip ettiklerini vurguladı.
Türkiye'de doğru peyzaj uygulamaların yapılmadığını dikkat çeken Elvin Sönmez Güler, şöyle konuştu: “Buna peyzaj uygulamalarından ne kastettiğimiz de önemli. Peyzaj uygulamaları kavramından anladığımız, tamamen doğaya, kent içindeki yaşama, doğa yaşamın kent içindeki yaşamanın adapte edilmesi ve kentteki yaşamın doğayla barışmasını sağlamak. Bu döngünün içinde kent yaşamın doğa döngünün içine adapte etmek bizim işimiz bu aslında. Bu anlamda farkındalıklar oldu. Ama uygulamalar konusunda sıkıntılar var. Bunların aşılması biraz zor oluyor. Üst ölçekli planların değişmesi gerekiyor."
'UZUN VADELİ PLANLAR İÇİN ZAMAN KALMADI'
Uzun vadeli bir plan yapmak için artık zamanın kalmadığını dikkat çeken Güler, öncelikli konunun su olduğunu belirtip, “Artık uzun vadeli vaktimiz kalmadı. Uygulanacak bütün işlevsel hareketin kısa vadede planlanması gerekiyor. Kısa vadede birinci özellikle su ile olmalı. Suyun tutulması, verimli kullanılması ve ekolojik döngüye tekrar dahil edilmesiyle ilgili çalışmaların yapılması gerekiyor.
"...Yağmur hasadı projeleri var ve bu doğru anlaşılması gerekiyor. Yağmur hasadı projeleri suyun toplanması değil suyun doğal döngüye sağlıkla tekrar kazandırılmasıdır. Su kaynakları, kent içi su izlerinin tekrar rehabilite edilerek sisteme dahil edilmesi gerekiyor. Bunlar dere yatakları, nehirler, akarsular. Su yataklarının kurumuş veya kaybolmuş olanların tekrar rehabilite edilerek kazandırılması ve canlandırılması gerekiyor" ifadelerini kullandı.
Kenan Yeşil / İzmir, (DHA)
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te 35 Punto sitemize
abone olun.